Yaz kelimesi eşittir kilo vermek demek olduğunu herhalde hepimiz biliyordur.

Kalın kıyafetlerin üstümüzden çıkması ile birlikte bize batan o fazla kilolardan biran evvel kurtulmaya başlarız. Vitrinlere çıkan o incecik kıyafetlere sığabilmek için her şeyi yapmaya hazırızdır artık 🙂

Geçen hafta yürüyüş yaparken caddede yürüyen insanların sayısının arttığını görünce yaz mevsiminin gelmeye başladığını hemen anladım. Herkeste bir zayıflama telaşı başlamış 🙂

Aslında kilo vermek mevsimsel yapılması gereken bir şey değil her daim uygulanması gereken bir beslenme biçimi olmalı ama tabi uygulamada bu mümkün olmuyor maalesef.

Kilo verme konusunda yediğimiz yemek miktarı ile harcadığımız kalori miktarı arasındaki ilişkiye değil de beden ve zihin arasındaki müthiş ilişkiye dikkat çekmek istiyorum.

Biraz da bu noktada deneyimimi paylaşmak da istiyorum aslında

Hamilelik sırasında değil de doğumdan sonra kilo aranlar grubundaki yegâne örneklerden biri olarak burada bulunuyorum.

Eşofmanların üzerinden çıkıp da işe başladığım gün “Aman Allahım” dediğimi hatırlıyorum. Bu ben miyim.!!

Hamilelik öncesi rüzgarın bile beni bir ara uçurmaya yeltendiği kadar zayıf biri iken (tam 49 kilo)birden nasıl bu kadar kilo aldığımı doğrusu ben bile çözememiştim. Zaten sürekli yürüyüş yapan biri olarak yine ve yeniden kendimi yollara vurmam da hiçbir fayda getirmedi doğrusu.

Ben bir diyet listesini uygulayabilecek biri değilim maalesef. Şu saat şunu yemen şöyle yemen gerekir dediğiniz anda benim için zaten o diyet biter. Elimde değil uygulayamam diyet listesini. Bu konuda pek bir disiplinli biri olamadım maalesef. Özellikle yemek seçen biri olarak ve çok et tüketemeyen biri olarak !

Bu nedenle hep kendi yöntemlerimi uygulamaya çalıştım. Az buçuk biraz verir gibi oldum ama baktım ben yerimde sayıyorum, bu iş olmuyor işte o zaman profesyonel bir destek almaya karar verdim.

Gittiğim diyetisyene kendi hikayemi bir çırpıda ve telaşta nasıl anlattıysam artık, Diyetisyen bana döndü ve dedi ki “Bir sakin ol ve rahatla.”

Ardında da şunları ekledi. “Sen bu zayıflama işini kafaya o kadar çok takmışsın ki, bu yüzden kilo veremiyorsun. Beynin kitlenmiş ve kesinlikle kilo veremiyorsun.”

O anda işin hiç de bu tarafından bakmadığımı anladım. Hep ne yedim, kaç kalori harcadım hesabına baktığım için bu noktayı hiç düşünmemiştim. Oysa şöyle bir baktığımda gerçekten de kilo verememe işini fazlasıyla kafaya takmış ve stres yapmıştım.

Sonrasında neler yediğimi diyetisyene anlattığımda ise bana şunu söyledi. “O kadar az yiyorsun ki metabolizmanı yavaşlatmışsın. Tabii ki kilo veremezsin.Hem stres yapmışsın hem de az yiyorsun”

Bana verdiği listeye baktığımda ona söylediğim cümle şuydu.

Bunları yersem ben kilo alırım.” O kadar çok şey yazmıştı ki listeye, hepsini tüketebilmem mümkün değildi. “

Ama o; “Hayır, asıl bunları yersen zayıflayacaksın.” dedi.

Sonrasında da ekledi, “Ama önce bir hafta hiç birşey yapma, bir defter al ve ne yediğini içtiğini yaz ondan sonra diyete başlayacağız ama lütfen kafaya takma. Seni zayıflatmak benim görevim. Bu işi ben devralıyorum”.  

Ben o kapıdan çıktığımda omzumdan öylesine bir yük kalkmıştı ki. Zayıflama işini bir başkasına devretmiştim, bununla ilgili bir şey düşünmeyecektim ve  bunu dert etmeyecektim. Bu artık diyetisyenin işiydi.

Bir hafta sonra diyetisyene diyet listemi almaya gittiğimde 1,5 kilo vermiştim. Hem de menüyü hiç uygulamadığım halde. Çünkü kafama takmamıştım, zayıflama işini hiç düşünmemiştim.

Sonrasında verilen listeye uymaya çalıştım hatta hepsini bile yiyemedim. Ve  bu kısır döngü kırıldı ve kilolar zamanla gitmeye başladı. Aslında verdiği listeye tam uysaydım ve yemek seçmeseydim daha kısa sürede ve daha çok gidecekti.

Bu hikâye 3 yıl öncesine ait. Ben fazla kilolarımdan bir nebze kurtuldum. Zaten hamilelik öncesi o rüzgârın uçurmaya yeltendiği 49 kiloya düşmeye de pek niyetim yok. Fotoğraflardan bana aslında pek yakışmadığını da anladım. Birkaç kilo daha verme hedefim var ama takmıyorum. Kontrollüyüm ama takmıyorum.

Veee son olarak zayıflamak isteyenlere temel önerilerim..

Bana göre ilk olarak zayıflamanın temelinde matematik hesabı vardır. Yediğiniz, harcadığınızdan fazla ise bakiye artı verir yani kilo alırsınız. Tam tersi olduğunda ise bakiye eksi verir yani kilo verirsiniz.  

İşin diğer önemli kısmı ise zihin-beden ilişkisidir. Zihin bedene uyum sağlar, beden de zihine uyum sağlar. Bir şeyi çok taktığınızda ve stres yaptığınızda vücut kendini koruma altına alır ve savunma mekanizması geliştirir. İstediğiniz şeye ulaşamazsınız.

Ben az yerim başka bir şeyi yapmasam da olur derseniz bu da yanlış. Spor, spor ve mutlaka spor.

Tıbbi açıdan bir rahatsızlığınız yoksa ve kilo vermek istiyorsanız profesyonel bir destek alın ve mutlaka diyetisyene gidin. Size doğru bilgi desteğini verecektir. Bu işi onlara bırakın.

Bir de unutmadan akşam sekizden sonra bir şey yemeyin, Ben kendi adıma bunun çok faydasını çok gördüm.

Bol kilo vermeler 🙂

 

Yazar Hakkında

admin

Yorum Yaz