Geçenlerde kızımla aramızda geçen bir diyalog aynen şöyleydi;

Sabah erken alkan kızım evde beni buldu ve yanıma gelerek:
– Günaydın anne
– Günaydın annem
– Anne biliyor musun ben sabahtan beri hiç ıpad oynamadım, şimdi oynayabilirim!!!

( Sabah saatin 7’si ve zaten yeni uyanmışız J)


Aslında bu konuşmanın nedeni benim tablet bilgisayar veya diğer masa üstü bilgisayar kullanımını kısıtlamamdan kaynaklanıyor. Bu kullanım limitinin çok ama çok farkında olan kızımın da sabah kalkar kalkmaz ilk cümlesi buldu.

Teknolojinin sürekli hızla geliştiği bir dönemin çocuklarını teknolojiden soyutlamak mümkün değil elbette. Cep telefonları, tablet bilgisayarlar, masa üstü bilgisayarlar laptoplar derken artık her kullandığımız digital cihazlar yaşamımızın vazgeçilmezleri arasında.

Artık hemen her şeyi teknolojiyi kullanarak yapmak mümkün. Resim yapmak, kitap okumak, yazı yazmak ve diğer pek çok şey. Bunun çok güzel yanları olduğu gibi dezavantajları da var. Aslında dezavantajları siz kendinizi teknolojiye çok kaptırdığınızda görebilirsiniz. Teknolojiyi çok sevmeme rağmen  kendimi kısıtlamaya çalışıyorum ve bazı şeyleri eski yöntemlerle yapmayı seviyorum. Örneğin kitap okumak, çok net söylüyorum ki kimse beni e-kitap okumaya teşvik edemez. Ben kitabın kokusunu almalıyım, elime kağıt değmeli. İnternetten kitap alıyorum bir yıldır ama her hafta mutlaka kitapçıda zaman geçiririm.

Çocuklarımızı da bu teknolojinin hangi seviyesinde konumlandırmamız gerektiği bence önemli bir konu. Tamamen soyutlamanın yanlış olduğunu düşündüğüm kadar, onları teknolojin içine boğmamızın da yanlış olduğunu düşünüyorum. 

Benim Yaren’e getirdiğim kısıtlama da bu yüzden. Son günlerde de evde bu dengeyi kurmanın mücadelesini veriyoruz.

Yazar Hakkında

admin

Yorum Yaz