Aynı oyun alanında oynayan çocukların oyuna farklı şekillerde katıldıklarını görürsünüz. Kimisi lider rolünü üstlenir, kimisi ekibin bir parçası olmayı uygun görür. Kimisi ise gruba dışarıdan bakmayı ve sadece izlemeyi tercih eder. Bunun dışında bireysel, kendi başına oyun kuranlar da vardır, bir köşede oturmuş sadece etrafı izleyen çocuklar da.. Tüm bunların dışında evde tek başına oynayan çocuklarımızı da izlediğimizde farklılıklar görürsünüz.. Sizin çocuğunuz evde çok hareketli oyunlar oynamayı tercih ederken, bir başka çocuğun evde daha sakin oynadığını görebilirsiniz. Aslında hepsi de oyun oynuyorlar ama oyun oynama şekilleri farklı.. Oturmuş birşeyler düşünen bir çocuğu da gördüğünüzde bilin ki o da oyun oynuyor.. Hayaller kurarak..
Büyüdükçe oyun oynamayı bırakıyoruz, ya da bırakmak gerektiğini düşünüyoruz ama aslında bu da doğru değil.. Oyunun yaşı yok.. Ünlü oyun yazarı George Bernard Shaw’un dediği gibi;
“Yaşlandığımız için oyun oynamayı bırakmayız, oyun oynamayı bıraktığımız için yaşlanırız”
Evet, oyun oynamak aslında farklı fikirlerin kapılarını bizlere açar. Daha yaratıcı ve inovatif düşünmeye başlarsınız.. Son dönemlerde bunu keşfeden kurumsal firmaların çalışanlarını oyun bazlı etkinliklere dahil etmelerinin sebebi de budur. Oyun oynamak, hem sosyal ilişkileri geliştirir hem de kişilerin olaylara farklı açılardan bakmasını sağlar. İnovatif çözümler üretmeye başlarsınız. Ve oyunun daha pek çok faydası da vardır.
Bir süredir okuduğum bir kitap, bu konuyu bilimsel verilerle açıklayan bir kitap.. Patrick Bateson ve Paul Martin tarafından yazılan “Oyun, Oyunbazlık ve İnovasyon” kitabını kitapçıda gördüğümde hiç tereddütsüz almıştım çünkü ilgi alanlarımdı. Kitap, oyun oynamanın biyolojik ve fiziksel yararlarından bahsettiği gibi, kitabın yazarları savundukları tezi bilimsel verilerle anlatmaya çalışıyorlar. Patrick Bateson ve Paul Martin, oyunun oynamanın biyolojik yararları arasında yaratıcı düşünce ve inovasyon olduğunu iddia ediyorlar. Bu teze sonuna kadar katılıyorum..
Kitapta altını çizdiğim bazı alıntılar;
Araştırmacı, Brian Sutton Smith (1986), hayal gücüyle yazma yeteneğinin temellerinin, bebeklerle annelerinin birbiriyle yüz oyunları oynadığı bebeklik döneminde atıldığını ve bu temellerin acayiplik, eğlence ve gülme yoluyla anlatımsal performansın kökenini oluşturduğunu ileri sürmüştür.
Oyun, genel anlamda, psikolojik ve fiziksel olarak iyi olmanın işaretidir. (Held ve Spinka, 2011) Bir insan stresli, huzursuz, aç veya hastaysa genellikle yaptığı ilk şey ortadan kaybolmaktır. Böyle şartlarda oyun oynamaktan da vazgeçeriz. Yiyecek kıtlığı insanlarda da oyunun bastırılmasına neden olur. Batı Bengal’de 7-18 aylık yetersiz beslenen çocuklarla iyi beslenen çocuklar karşılaştırıldığında daha iyi beslenen çocukların daha çok oyun oynadığı gözlemlenmiştir.
Oyunun çok temel bir özelliği, içsel bir güdülenme yaratmasıdır. Bir kişinin oyunun oynamak istemesi için dışsal bir ödüle ihtiyacı yoktur. Oyun eğlenmektir. Oyunun amacı sadece oyundur.
Oyun, bireyi daha esnek ve yeni koşullara daha iyi uyum sağlar hale getirerek strese karşı daha direngen kılabilir veya bireyin davranış dağarcığını geliştirebilir. Aynı zamanda oyun, zorluklara yaratıcı çözümler üretmeye yardımcı olabilir.
Oyunun başka bir işlevi de kişiyi beklenmedik şeylere hazırlamasıdır. Topla oynayan yavru bir kedi, topa sandalyenin arasından, kanepenin altından ve bunun gibi yerlerden vurmaya çalışarak topu kontrol etme işini kendisi için zorlaştırır; Oyuncunun kendi kendini zora sokması oyunun bir özelliğidir. Spinka, Newberry ve Bekoff (2011), oyuncunun kendisi için mahsus engeller ve sürprizler yarattığı bu türden deneyimlerin, yetişkinlikte karşılaşılacak zor ve beklenmedik durumlar için bir eğitim yerine geçtiğini düşünmüşlerdir.
Oyunun, çelişkili istekler dünyasında en iyi seçeneği buldurmak gibi bir özelliği de vardır.
Hayvanlarda yapılan araştırmalarda elde edilen son kanıtlar, yavruyken daha çok oyun oynayan hayvanların doğada hayatta kalma şanlarının daha yüksek olduğunu göstermektedir.
Çeşitli yorumcular, gelişmiş ülkelerdeki çocukların sokakta diğer çocuklarla özgürce oyun oynama fırsatlarından yoksun kalmakta oldukların dair gittikçe artan kaygılar dile getirmektedirler. Bazı otoritelerin temel okuma yazma ve matematik becerilerinin öğrenilmesi için gereken zamandan çaldığına inandıkları serbest oyunun yararlarıyla ilgili kuşkuları vardır.Çocuklara bu becerileri erken yaşlarda öğretmek sakıncalı olabilir. Derslerin arasındaki teneffüsler ve boş zamanlar çocukların öğrendikleri şeylere dikkatlerini yeniden verebilmelerine olanak sağlar.
…..
Kitabı okumanızı öneririm. Çok güzel bilimsel veriler var.
Hayatımızdan oyunu hiç çıkarmamak dileği ile..