Otuz Milyon Kelime, uzun bir zamandır okuma listemde olan bir kitaptı. Sonunda okudum ve şiddetle önerebileceğim bir kitap olduğunu söylemeliyim. Kitabın ismi, bir araştırma sonucunda ortaya çıkan veriyi tanımlıyor. Üç yaşın sonuna kadar, sosyoekonomik düzeyi yüksek ailelerin çocuklarının işittikleri kelime sayısı ile sosyoekonomik düzeyi düşük ailelerin çocuklarının işittikleri kelime sayısı arasındaki fark otuz milyon kelime. Bir çocuğun kelimeler açısından zengin bir ortamda büyümesi, öğrenme performansını, zekasını ve akademik başarısını önemli ölçüde etkiliyor. Beyin kelimelerle beslendikçe başarı da artıyor. Sosyoekonomik nedenler tek başına belirleyici değil elbette. Kullanılan kelimelerin sayısı kadar niteliği de önemli.
Kitaptan bazı notları, altını çizdiklerimden bir kısmını bloğumda paylaştım.
Kitaptan notlarım;
Üç yaşın sonunda yüz milyar nöron (sinir hücresi) barındıran insan beyni fiziksel büyümesinin %85 ini tamamlıyor. Beynin fiziksel olarak büyümesi ise 4 yaşına kadar tamamlanıyor. Bu da düşünme ve öğrenmelerin temelinin oluşması demek. Bilim, beyin gelişimin erken çocukluk dönemindeki bir çocuğun dil ortamıyla ilgili olduğunu göstermektedir. Yani insan beyninin gelişimi için en önemli yıllar doğumla üç yaş arasındaki dönem.
Erken dil ortamı, çocukların akademik başarılarında önemli bir farklılık yaratıyor. Bir çocuğun öğrenme yeteneği, hayatının ilk yıllarında duyduğu dille, kelime sayısı ile oldukça ilgili. Doğumdan itibaren beyni kelimelerle beslenmeli.
Bir çocuğun kelimeler açısından zengin bir ortamda büyümesi gerekiyor. Kaç tane kelime duyduğu kadar duyulan kelimelerin niteliği de beyin gelişiminde oldukça önemli bir faktör. Kelimelerin miktarı denklemin sadece bir tarafı. Emirler ve yasaklar çocuğun dil edinme kabiliyetinin gelişmesini engelliyor. Kullanılan dil sevgi dolu ve geliştiren bir ilişkinin parçası da olmalı.
Uygun düzeyde bir ebeveyn dili, çocuğa yaşamının çok erken yıllarında bağımsızlık geliştirmesi konusunda yardımcı olur. Çabanın övülmesi, çocuğun özgür ve üretken olmasını sağlar.
Az konuşan ebeveynlerin az konuşan çocuklar yetiştirdiklerini gözlemlenmiş.
Sosyoekonomik nedenlerden bağımsız olarak erken yaşta maruz kalınan dil ortamının, performans ve zeka üzerindeki en büyük etki olduğunu araştırmalar gösteriyor.
Sosyoekonomik durumları ne olursa olursun ebeveynlerin çocuklarıyla daha çok konuşmaya, daha nitelikli kelimeler kullanmaya teşvik edilmesi gerekiyor. Yani günlük hayattaki sohbetlerin hakkını vermeli.
Zengin bir dil çevresi oluşturmak için 3K stratejisi uygulanabilir, Kavrayın, Konuşun ve Karşılıklı yapın. Kavramak: çocuğun odaklandığı şeye odaklanmaktır. Bir ebeveyn çocuğunun neye odaklandığını takip etmeli ve anlamalıdır. Odaklandığı alanda çocuğuyla oyun oynamalı, onunla konuşmalıdır. Kavramayı bozan dijital dikkat dağıtıcılardan uzak durulmalıdır. Konuşmak eyleminde ise kullanılan kelimelerin türü önemlidir. Çocuk zengin bir dile kuşatılmalıdır. Daha çok sözcük duydukça onların da anlamlarını öğrenmeye başlayacaktır.
Örneğin çocuğunuzun bezini değiştirirken;
-Şimdi yeni bir bez takabiliriz; -Şu yeni beze de bak, dışı beyaz içi mavi değil mi? -Dokunalım birlikte , bak yumuşak aynı zaman da – Hadi şimdi pembe pantolonunu giyelim. -Islak ya da kuru, anne seni çok seviyor, gibi.
Karşılıklı yapmak ise, çocukla karşılıklı bir sohbeti içeriyor. Açık uçlu sorularla sohbeti zenginleştirmek.
Çocuklarımıza kitap okurken onlarla konuşmak, onların da konuşmasına izin vermek gerekiyor. Bebeklere de mutlaka kitap okuyun. Kitap okunan bebeklerin anaokuluna başladıklarında daha geniş kelime dağarcığına sahip olduğunu araştırmalar gösteriyor.
Geleneksel masal, hikaye okumada ebeveyn okur, çocuk ise dinler. Ama bilim, diyalogla okumayı öneriyor. Hikaye anlatımında çocuğun aktif katılımı mutlaka sağlanmalı.
Erken dil ortamında matematiğe de yer verilmeli. Çocuğun ilk matematik temelini inşa etmede kelimelerin gücünü kullanmak gerekiyor. Matematiksel kelimeler kullanılmalı. Güçlü matematik temeli inşa etmek için önemli konular; sayılar işlemler, geometri, uzamsal muhakeme, ölçüm ve veridir. Bunların her birinin çocuğun çok erken dönemlerinde ince ince öğretilmesi gerekir. Çocuklar matematik becerilerini anaokuluna gittikten sonra da öğrenmeye başlayabilir ama bu durumda dezavantajlı olacaktır. Buna karşılık, okula matematik bilgisi tohumları ekilmiş olarak başlayan çocuk hızla öğrenmeye başlar.
Örneğin birlikte oynarken;
–Yaptığın kule yüksek oldu. -Hangi çuf çuf tren hızlı gidiyor? -Belki de küçük kutuyu almalıyım daha hafif duruyor – Bu kutu diğerinden daha ağır galiba -Yuvarlak ve yeşil renkli tabaktan yemeğini yer misin?
Profesör Heckman’ın araştırmalarına ve hesaplarına göre, erken yaştaki çocukların yaşamına yatırılan her bir dolardan toplum yedi ila sekiz dolarlık bir geri dönüş sağlıyor. Bu oldukça iyi bir yatırımdır.
Tüm çocuklar, beyinlerini optimum seviyede inşa etmesi için gerekli dil çevresine sahip olmalıdır.
Kitabın, her ebeveyn ve eğitmenin kitaplığında olması gerektiğini düşünüyorum. Kitapta pek çok araştırma sonuçlarını, örnekleri ve daha fazla bilgiyi bulabilirsiniz. Mutlaka Okuyun:) Çocuklarınızla bol bol sohbet edin, farklı kelimeler kullanın, beyin fırtınaları yapın…