Üstün DÖKMEN’in “Kelebekler ve İnsanlar” kitabını bitirdiğimde aslında en büyük engelimizin kendi önyargılarımız olduğunu bir kez daha anladım. Önemli olan bedensel engeller değil, zihnimizdeki engellerimizdir. Kitapta iki kelebek ile iki engelli gencin aşk hikayesi, hem ortak yanları ile hem de farklılıklarıyla o kadar güzel anlatılmış ki. Okumanızı kesinlikle tavsiye ederim. Kitabı bitirdiğinizde, yaşamın kısa ya da uzun olmasının önemli olmadığını, Asıl irdelenmesi gerekenin yaşamın renkli ya da renksiz mi olduğu gerçeğini bir kez daha fark ediyorsunuz
Ben en çok da kelebek Alaisema’nın öyküsünden etkilendim. Kısacık zannettiği ömrünü aşık olduğu kelebek Kermen’i aramak ile geçiren ve sonunda ise zalim bir kelebek avcısı tarafından yakalanıp bir kelebek koleksiyonuna acımasıca eklenen kelebek Alaisema’nın hikayesi.
Yazar, kitapta iki öyküyü anlatırken o kadar güzel cümleler de kullanmıştı ki bunların hepsini not almadan geçemedim. Buradan da paylaşmak istedim. Hepsinin verdiği mesaj ayrı güzel ve düşündürücü.
Beni bir etkileyen husus ta kelebek avcılığının ve kelebek koleksiyonculuğunun acımasız gerçeği idi. Ülkemizin biyolojik çeşitliliğinin yurtdışı ülkelerine satılması ve bunun için acımasızca katledilen hayvanlarımızın hazin öyküsünü ilk defa yakından öğrenme şansım oldu. Ülkemizin sadece kültürel ve manevi değerlerini değil, biyolojik zenginliklerini de korumamız gerektiğini buradan ben de vurgulamak isterim.
Tüm bunları kitabı okuduğunuzda daha iyi anlayabileceksiniz.