Doğduğum gün ailede bir hayal kırıklığı yaşanmış. Ailenin tek erkek çocuğu olan babam da dahil olmak üzere ailede erkek çocuk isteği varmış tabii ki. Bir tek annem için fark etmemiş. Ama doğduktan sonra sevilmek konusunda hiç ayrım yapılmadı bana. Hatta ailenin en büyük çocuğu ve en büyük torunu olmanın zaman zaman ayrıcalığını yaşadım.
Bana verilen ismi ise hep çok beğendim. Çiçekleri çok seven biri olarak bir çiçek ismi verildiği için de kendi hep şanslı hissettim. Çok ilginçtir ki, erkek çocuk bekleyen babam koymuş benim ismimi. “Umutsuzlar” isimli bir Türk filminde gördüğü bir sahnede Filiz Akın’ın ismi Çiğdemmiş ve sevgilisi rolündeki Yılmaz Güney, “Çiğdem” ismini kumsala yazarken, filmi izleyen babam sinemada kendi kendine söz vermiş; bir kızım olursa ismini mutlaka “Çiğdem” koyacağım demiş.
Hep derim, iyi ki de ismimi Çiğdem koymuşlar. İsim ile kişilerin karakteri, yaşamları arasında bir bağ var mı inanın hiç bilmiyorum. Bu konuda da bir araştırma yapmadığım için buradan atıp tutmayacağım. Ama hep, kumsala yazılan bir isimden esinlenerek koyulan bir isme sahip olduğum için denizi çok sevdiğimi düşündüm. Ben bir deniz sevdasıyım. Karşısında saatlerce oturabilirim. Huzuru ve mutluluğu bulduğum yegane yerlerden biridir deniz. Ve ayrıca, bir sinema filminden esinlenilerek bu isme sahip olduğum için de sinemayı çok sevdiğimi düşündüm. Çok severim film izlemeyi, sinemaya gitmeyi. Benim için yeri çok ayrıdır.
İkizlerime isim ararken de çok düşünmüştüm, bir hikayesi olsun, bir anlamı olsun istemiştim. Önce kızımın ismine karar verdim. Arkadaşlık ve dostluk benim için çok önemliydi, bu nedenle arkadaş, dost, sevgili anlamına gelen “Yaren” ismini koydum. Kızıma bakıyorum şimdi, herkes ile çok güzel ve kolay arkadaşlıklar kuruyor. Dostlarını seviyor ve dostlarının da kendisini sevmesi istiyor. İsmi ile karakteri arasında çok net bir ilişki var.
Kızıma ismi koyduktan sonra ise ikizlerimden diğeri yani oğlum için isim arayışına gitmiştim. Yaren’e uygun özel bir isim olsun istedim. Yaren ismini çok kolay belirlemiştim ama oğlumun isminde epey bir süre geçti. Bir gün eşimle oturuyoruz, o da “Kurtlar Vadisi” dizisini izliyor. Ben diziyi takip etmiyorum ama karşısında öylece bakıyorum. Henüz 5 aylık hamileyim ama ikizler olunca kendimi daha ağır hissediyordum. Dizinin bir sahnesinde bir mezarlıktaki mezar taşında “Eren” ismi dikkatimi çekti. Dizide baş rolde oynayan kadın oyuncunun erkek kardeşiymiş, vurulmuş ve ölmüş. Birden kafamda şimşek çaktı ve “Eren” ne kadar güzel ve anlamlı isim, Yaren isminde de uyumlu dedim kendime. Eşimle birlikte ortak karar alarak oğlumun ismini de Eren koydum. Yaren ve Eren…
Çok değil, birkaç hafta sonra apandisit ameliyatı olmak zorunda kaldım ve tabii ki herşey altüst oldu. Erken doğum sonunda dünyaya getirdiğim kızım Yaren bir ay küvezde kaldı, oğlum Eren ise 1 gün yaşayarak hayata veda etti. Bana onun ölüm haberini verdiklerinde aklıma dizinin sahnesindeki mezar taşı geldi. Ve ben neden bir mezar taşının üstündeki bir ismi oğluma koydum diye kendimi çok suçladım. Sonrasında kendimi toparladım, bu düşünceyi kendimden uzaklaştırdım. Kaderimizde olanları yaşıyoruz biliyorum, ama elimde değil, halen zaman zaman keşke bu şekilde esinlenerek bu ismi vermeseydim diye düşünürüm.
İsimler hayatlarımıza ve karakterlerimize yön veriyor mu bilmiyorum ama bana “Çiğdem” ismini veren babama teşekkür ediyorum. Yaren’ime de tüm hayatı boyunca güzel dostluklar, iyi arkadaşlar ve gönülden seven bir sevgili diliyorum.