Arkadaşlarla oturuyoruz, nasıl oldu hatırlamıyorum ama sohbet “bir gün ıssız adaya düşersen”… konusuna geldi. Arkadaşlardan biri sordu, “Issız adaya düştüğünde yanında olmasını istediğin 3 şey ne olurdu?”

Gruptaki arkadaşlar sırayla kendi seçeneklerini söylediler, sıra bana geldiğinde ise aşağıdaki 3 soruyu hiç farkında olmadan soruyu soran arkadaşıma sormuşum.

  1. Issız adaya nasıl düştüm?
  2. Tahmini kaç gün kalınacak bu ıssız adada?
  3. Benden başka kimse de olacak mı?

Soruyu soran arkadaşım, bana garip garip baktı ve “Yahu bıktım siz mühendislerden” dedi. “Sanane, ne yapacaksın bunları, bunları düşünmeden ve planlamadan bir ıssız adaya bir düşüver ve gönlündeki üç şeyi de söyle işte” dedi.

Hepimiz güldük. Haklı tabi, ne yapacaksın bunları, soruya direkt cevap ver işte. 🙂

Arkadaşım  “bıktım siz mühendislerden” dedi ama işin aslı sadece mühendis olmak ve mühendis gibi düşünmek değil. Sorun hep sayısal zeka ile düşünmeye çalışmak ve duygusal zekayı ikinci plana atmak. Mühendislik okumayıp sayısal zekası çok kuvvetli insanlar da var.

Aslında böyle olmaması lazım, yani duygusal zekayı ikinci plana atmamak lazım. Ben hiç farkında olmadan bu soruları sormuştum ve elimde olmadan sayısal zekâmı ön plana çıkarmıştım. Mantıksal yaklaşarak sorularımı sormuştum. Oysaki bazen olaylara duygusal zekâ ile de bakabilmek gerekiyor. Beynimizdeki bu iki bölümün birbirini desteklemesi ve dengede tutulabilmesi çok önemli.

Duygusal zekası zayıf olan bireyler, iletişim kurmakta, sosyal ortamlara uyum sağlamakta ve kendilerini ifade etmekte de zorlanabiliyorlar. Bir gün iş görüşmesi için yeni mezun bir genç ile mülakat yapıyoruz, çok iyi bir üniversitenin bir mühendislik bölümünden mezun olmuş, hem de en iyi derece ile. Okul çok iyi bir okul, bölüm çok iyi bir bölüm. Ancak genç çocuk mülakatta kendini ifade etmekte, o kadar çok zorlandı ki, anlatamam.

Sayısal zekası çok yüksek olup, duygusal zekası düşük olan kişiler çalışma hayatında  istedikleri başarıyı her zaman bulamayabiliyorlar. Bazı meslekler için belki sadece sayısal zeka yeterli olabilir ama toplumda sosyal açıdan mutlu bir hayat sürebilmesi ve yalnız kalmaması için de duygusal zeka yine ön plana çıkıyor. Ve artık günümüzde duygusal zeka çok daha fazla önem taşıyor.

Eğitim sistemimizde bu yönün eksik kaldığını düşünüyorum. Sınavlar ve testler üzerine kurulu bir sistemde çocuklarımıza sürekli olarak doğru şıkları en kısa yoldan bulma yollarını öğretiyoruz. Bunu hiç istemesek de sisteme maalesef uyum sağlamak zorunda kalıyoruz. Bir tanıdığım kendi çocuğunun başından geçeni bana anlatmıştı. Çocuğu, sınıfta yapılan bir testte bir soru hariç tüm soruları doğru cevaplıyor. Yapamadığı tek soru ise, aslında cevabını boş bıraktığı bir soru. Annesi ona bu soruyu neden yapamadığını, nerede takıldığını soruyor. Çocuğun cevabı ise çok basit,  “Soruda şıklar yoktu, o yüzden yapamadım”.  Oysa soruda bir paragraf verilmişti, ve bu paragraftan ne anladığını sorulmuştu. Şıklı olmayan bir soruydu.

Bu nedenle duygusal zekanın gelişimi için hem öğretmenlerimize hem de biz anne-babalara önemli görevler düşüyor. Çocuklarımızın elbette iyi bir mesleğe sahip olmasını ve geleceklerini garanti altına almalarını istiyoruz ama hayattaki en büyük başarı sınavlardan en yüksek puan almak değil.  Mutlu ve başarılı olması için sosyal, dışa dönük, paylaşımcı, kendini ifade edebilen, iyi iletişim kurabilmesi de gerekiyor. Duygularıyla kendini ifade edebilmesi gerekiyor.

Benim bu konuda farklı kaynaklardan okuyup öğrendiğim ve kendimin de uygulamaya çalıştığım önerileri sizlerle de paylaşmak istedim;

Çocuklarımızın;

  • Daha çok kitap okumalarını sağlayalım
  • Hikâyeler kurgulamalarına destek olalım. Bununla ilgili çok güzel uygulama araçları da var.
  • Duygularını ifade etmelerine, anlatmalarına imkan verelim
  • Daha çok doğa ile iç içe olmasını sağlayalım, Teknoloji güzeldir ama her daim tablet bilgisayarla zaman geçirmelerine izin vermeyelim
  • Arkadaşlarıyla daha çok dışarılarda, parklarda oynamalarını sağlayalım. Bunu yapmak için benim tüm yazım parklarda ve evimizin bahçesinde geçti. Yoruldum, benim için bazı zamanlar çok zor oldu ama tüm gününü evde geçirdikten sonra dışarıda arkadaşlarıyla oyun oynaması, bisiklet sürmesi onun en doğal hakkıydı. Bir gün bahçede oynarken bir baktım, arkadaşlarıyla birlikte bir araya gelmişler, bisikletleri de var, birşey tartışıyorlar. Çok merak ettim, “Hangi konuyu tartışıyorsunuz” diye sordum, onlar da, “Bisiklet kulübü kurduk, onun adına karar veriyoruz” dediler. Sonunda da “Yıldırımlar Bisiklet Kulübü” adı olmasına karar verdiler. Gülümsedim, ve o gün bahçede işten gelmiş en yorgun halimle otururken, tüm o yorgunluğumu unutuverdim ve bisiklet kulübünün bol bol fotoğrafını çektim.
  • Daha çok keşfetmelerini sağlayalım, hem evde hem de dışarıda. Gözlemci olmaları konusunda teşvik edelim. Evde bile, bırakın dolapları karıştırsınlar, evi dağıtsınlar. Bazı zamanlar bu çok zor biliyorum. Özellikle çalışan kadınlar için evin dağınık olması daha zor. Ama buna değecektir. Ben de çok zorlanıyorum, zaman zaman “İmdaaat” diye bağırıyorum 🙂 . Geçenlerde kendi giysi dolabımın içinde buldum kızımı. “Annem ne yapıyorsun orada” dedim, “buraya bir ev kurdum sakın bozma” dedi. Benim tüm kremler ve parfümler hepsi orada, misafirliğe gitmişler, öyle söyledi. İnşallah bir gün ben de kendisine dağıtıklarını geri toplamasını öğreteceğim  🙂 Bu konuda çok azimliyim  🙂
  • Onlarla sürekli konuşalım, iletişimde olalım. .Sohbetler yapalım. Gün sonunda bazen kızımla bir oyun oynuyoruz. Önce ben kendi günümün nasıl geçtiğini anlatıyorum sonra da kızımın anlatmasını istiyorum. Başlıyor şakır şakır anlatmaya  🙂  Bir gün yine böyle konuşurken, “önce sen anlat” dedi. Ben de o gün öylesine yorgunum ki, sohbeti kısa ve öz yapmaya çalıştım. 😛 “Bugün çok yoğundum, toplantılarım vardı” dedim. “Bu kadar mı” dedi. “Evet bu kadar” dedim. “Hiç çalışmamışsın” dedi.  👿

Duygusal zeka hem çocuklar hem de biz yetişkinler için önemli, özellikle çocukluk döneminden itibaren desteklenmesi gerekiyor.

Siz de bir gün kendinizi ıssız adaya düşmüş olduğunuzu varsayın. Nasıl, Neden, Niçin, Ne zaman, Nerede ve Kiminle sorularını sormadan. 🙂

Bir adaya düşün gidiversin işte ve sadece yanınıza alacağınız 3 şeyi düşünün. Gönlünüzden geçen 3 şey olsun..

Yazar Hakkında

admin

Yorum Yaz