Elime telefonumu aldım, baktım WhatsApp’da tam 365 tane mesaj var. Hepsini okumam mümkün değil tabi, daha doğrusu okumak da istemiyorum zaten. Artık mesaj okumaktan bıktım çünkü. İçinden önemlilerine, beklediklerime bakıyorum. Gruplarda sohbet niteliğinde yazılanları ise hiç okumuyorum, daha doğrusu okuyamıyorum. Ama mesaj rakamı silinsin diye bir giriş çıkış yapıyorum. Yoksa toplam mesaj rakamı beni rahatsız ediyor, bende inanılmaz bir yük yapıyor.

Sonra maillerime bakıyorum; iş için olanlar, tanıtımlar, haberler, hiç üye olmadığım halde bir şekilde e-posta adresimi bulmuş olup bana mail atan hiç tanımadığım kurumlar. Hepsi de birşeyler satmaya, birşeyler göstermeye çalışıyor. Kafam dağılıyor ve bilgileri arasında kayboluyorum. Gereksiz mailleri temizlemeye kalksam bir saatimi alacak biliyorum, o yüzden de uğraşmıyorum. Yarın bunun üzerine binecek bir 500 mail ile birlikte temizlerim diye erteliyorum. Ama bu ertelemeler hep devam ediyor tabi.

Belki de sosyal medyada en çok sevdiğim hesap olan İnstagrama giriyorum. Güzel fotoğraflar görmek, hiç bilmediklerimi öğrenmek, sevdiklerimi takip etmek için. Ama o kadar çok paylaşım var ki, o paylaşım denizinde bir ara boğuluyorum. Yetişemiyorum, asıl istediklerimi takip etmekte zorlanıyorum. İnstagram hikaye özelliği açıldığında çok sevinmiştim. Hikaye kelimesi beni çok etkiler her zaman. İnsanların farklı hikayelerinden kareleri görmek ve yeni şeyler öğrenmek…Hikaye demek yaratıcı düşünmek demek benim için. Farklı düşünebilmek, farklı açılardan görebilmek için hikayeler dinlemek çok önemli benim nezdinde. Ama bu hikayelerde de boğuluyorum bazen.

Facebook, Youtube, Twitter derken hepsini adam akıllı takip etmeye kalkışsanız zaten hiç çalışmamanız hatta işi gücü bırakıp tüm gün boyunca da hesapların önünde oturuyor olmanız lazım. Çoğu zaman bu hesaplarıma bakamıyorum, bir girdiğimde de asıl önemli mesajları, bilgileri kaçırdığımda da çok üzülüyorum.

Yani anlayacağınız dijital dünyada da yoğun bir kaos ve karmaşa var, en önemlisi dijital kirlilik var. Tüm bunları yönetmek de ayrı bir iş ve meziyet. Ben henüz bu meziyete nail olamadım.

Elbette pek çok şeyi yapmak elimizde. İstediğinizi takip edersiniz, istediğiniz sosyal hesabı kullanırsınız falan. Bunu yapmak da kesinlikle şart zaten. Ben bunu yapmaya başladım birkaç gündür. Ama çocuklarımızı düşününce onların da yakında bu dünyaya daha çok giriş yapacağını düşününce kara kara düşünüyorum. Kızımın cep telefonu yok, sosyal medya hesapları da yok. Bazen benimle birlikte İnstagram’a takılıyor birlikte paylaşımlara bakıyoruz. Çok güzel paylaşımlar oluyor onlara birlikte yorum yapıyoruz. Bir de Pinterest sevdalısıyız biz. Benim hesabımdan o güzel fotoğraf karelerine bilgilere ulaşıyoruz. Sanki bir anda dünyanın her bir köşesine gidiyor keşif yapıyoruz. “Hadi anne şunu pintleyelim” diyor bazen. 🙂 Seviyoruz Pinterest’i . 🙂

Ama zamanı gelince kızımın da bir cep telefonu olacak artık. Sonra sosyal medya hesaplarını açacak yavaş yavaş. Ve bu bahsettiğim dijital kargaşanın içinde yerini kızım da yerini alacak. Çocukların bu dijital dünyayı ve içindeki tüm bu kargaşayı nasıl yönetmeleri gerektiğini öğrenmeliler diye düşünüyorum. İstedikleri bir bilgi için en doğru kaynağa ulaşmaları ve bu süreçte de dijital tehlikelerden uzak durmaları mutlaka öğretilmeli ve farkındalık yaratılmalı. Elbette teknolojik koruyucu yazılımlar, güvenlik yazılımları falan önemli. Olmalı da zaten. Ama yine de çocuklara dijital dünyayı yönetme becerisi kazandırılmalı. Hatta önce biz yetişkinler bunu öğrenmeliyiz.

Yazar Hakkında

admin

Yorum Yaz