Bundan tam on sene önce İstanbul’da katıldığım Stres ve Zaman Yönetimi eğitiminde, bir çay-kahve arası verdiğimizde tüm katılımcılar dışarıya çıkıp, sohbet etmeye ya da telefonla görüşmeye başlamışken ben sadece elime çayımı alıp yerime geçmiş ve düşünmeye başlamıştım. Öylesine kendimce bir zaman geçirmek istemiştim.
Notlarıma bakabilirdim, ya da çantamdaki kitabıma kaldığım yerden devam edebilirdim, ya da birisi ile sohbet edebilirdim.
Ama hiçbirini yapmak içimden gelmemişti. Çayımı aldım ve sadece öylesine oturup düşündüm.
Ara bittiğinde ise eğitmenimiz geldi ve bize ilk sorusu “bu çay-kahve arasında ne yaptınız” sorusu oldu.
Soru karşısında hepimiz ilk bir şaşırmıştık, çünkü eğitime kaldığımız yerden devam edeceğimizi düşünüyorduk. Doğrusu bu soruyu hiç beklemiyorduk. Soru üzerine herkes sırayla ne yaptığını anlatmaya başladı. Sıra bana gelince çok utanmıştım çünkü ben sadece çayımı içip oturup öylesine düşünmüştüm. O an zihnimden hemen kendimi yargılamaya başladım. Keşke kitap okusaydım ya da sohbet etseydim, oturacak ne vardı dedim kendi kendime. Çare yoktu tabii, bana sıra geldiğinde doğruyu söyledim.
Eğitmen, oturup düşünmek veya hiç birşey yapmamak da bir eylemdir, çok güzel dedi. Bazen bunu da yapmak gerekir dedi. O zaman çok şaşırmıştım. Ama şimdi onu çok daha iyi anlayabiliyorum.
Evet bazen gerçekten gün içinde bir süreliğine hiçbir şey yapmamak da bir eylemdir ki, zihnin ve bedenin buna ihtiyacı vardır. Gün içerisinde her anımızı her dakikamızı öylesine doldurmaya çalışıyoruz ki, hiçbir şey yapmadığımızda kendimizi suçlu hissedip, bir şeyler yapmaya çalışıyoruz.
Şimdiki çocuklarımıza baktığımızda onlarda da aynı telaşı görebiliyorum. Onları sürekli bir şeyler yapmaya motive ediyoruz. Çocuklarımızı okula gönderdiğimizde onların okulda sürekli aktivite yapmalarını ve onlara sürekli bir şeyler öğretilmesini bekliyoruz.
Evet öğrenmeliler, evet aktiviteler yapmalılar. Ama bazen de bir durup hiçbirşey yapmamayı ve canlarının sıkılmasını öğrenmeliler.
Canları sıkılsın ki neler yapabileceklerini kendileri kurgulayıp eyleme geçebilsinler. Yaratıcı olmayı öğrensinler.
Geçen gün, sabahtan akşama kadar okulda arkadaşları ile zaman geçiren kızımın eve kapıdan giriş yapmasından tam 10 dakika sonrasında ben çok sıkılıyorum diye yakınması doğrusu beni çok şaşırtmıştı.
“Çok canım sıkılıyor anne “dedi.
Bir an ağzımdan şu cümle çıktı. “Canının sıkılmasını da öğrenmelisin Annecim“
Evet, bunu söyledim çünkü buna inanıyorum. Çocuklarımızı sürekli meşgul edebilmek adına bir şeyler yapıyoruz, yaptırıyoruz, alıyoruz, götürüyoruz, seyrettiriyoruz. Bir çocuk gün içinde o kadar çok şeye maruz kalıyor ki, bir an bir boşluk anında telaşa düşüyor ve ben çok sıkıldım bana bir şeyler bulun, bir şeyler yapalım moduna giriyor.
Biraz kendi başlarına canlarının sıkılmasına sanıyorum izin vermek gerekiyor.
Bu bizler için de geçerli.
denemeye yorum hakan…