Dün akşam canı çok sıkılan kızıma, “İstersen kitaplarından birini oku, elindeki kitapları bitirirsen yeni kitaplara da yer açılır ve seninle kitap alışverişi yaparız” dedim. Aslında çocuklara kitap oku direktifinin verilmesinden pek hoşlanmam. Zorlama yapılan bir şeye ne merak ne de sevgi duyulur. Kitap okumaya yönlendirmeyi bu cümle ile yapmam sanıyorum işe yaradı, bunun üzerine bizim ki hemen odasına gitti ve uzun süre hiç sesi çıkmadan kitap okudu. Bir ara merak ettim gittim baktım, elindeki kitaba öylesine dalmıştı ki beni bile fark etmedi.
Bir saat sonra yanıma geldiğinde çok farklı bir duruşu ve bakışı vardı. “Anne biliyor musun kitabımı bitirdim ve çok güzeldi. Kendimi sanki hikayenin içinde gibi hissettim” dedi. O kadar çok etkilendim ki bu cümlesinden, ben de elimdeki kitabı bıraktım ve “Kitap sevgisi tam da budur işte” dedim. “Okurken hikayenin içinde gibi hissedersin, hatta bir ara kahramanın yerine bile geçersin. Mesela elimdeki şu kitap için ben de aynısını hissediyorum” dedim. Beni çok dikkatli bir şekilde dinledi ve “ben bu kitabı yarın tekrar okuyacağım” diyerek yanımdan ayrıldı, bebekleri ile oynamaya gitti.
Kitap sevgisini kazandırmak için ona anlatabileceklerimin hepsini kızım bir cümle ve yaşadığı bir deneyim ile bana anlatmıştı.
Kızımla bu sohbeti yaptıktan sonra geçmişe çocukluğuma gittim ve bana okuma sevdasını kazandıran kitap olan, John Steinbeck’in “Fareler ve İnsanlar” kitabını hatırladım. bu kitabı okuduğumda çok etkilenmiştim. Okuduktan sonra tekrar birkez daha okumuştum. Bu kitap öncesinde okulda okuduğumuz hikaye kitaplarını okumak güzeldi ama bu kitap beni çok etkilemiş ve kendimi o romanın içinde hissetmiştim. Ondan sonra da zaten kitaplardan hiç kopamadım.
Kızımın okuduğu kitap nedir derseniz, burası da çok ilginç bir hikaye. Bu sene başında gerçekleşen Çukurova Kitap Fuarında gezerken çocuk kitapları yazarı Sevgili Hüseyin Güney ile tanışmıştık. Kızım da bu tanışmadan çok mutlu oldu ve birkaç kitabını aldık. Ben de kendim için bir kitap almak istemiştim ve “Bir Dolmakalemin Anıları” isimli kitabını seçmiştim. Kendime aldığımı görünce Hüseyin bey şaşırmış ve memnun olmuştu. Ona yazma tutkumdan bahsettim ve kitabın başlığının benim ilgimi çektiğimi söyledim. Kitabın sayfasını imzalarken “Çiğdem Hanıma Yazarlık Yolunda Başarı Dileklerimle” diye imzaladı. Bu çocuk kitabını elimde tutarken ki mutluluğumu görmeliydiniz.
Araya farklı kitaplar girince bu kitabı elime alıp okumayı atlamışım, kızımın kitaplığına koymuşum. Önce o okusun diye düşünmüştüm. O da kitabı almış ve okumuş. Ve tabii ki çok etkilenmiş.
Şimdi sıra bende.. 🙂 Kızımla aynı hikayenin içinde yaşama duygusunu hissetmek istiyorum. Ve bu kitabın, onda okuma sevdasını daha da pekiştireceğini düşünüyorum.
Kitaplar bizim en yakın dostlarımızdır.
Ve Earl Nightingale’n dediği gibi;
Güneş dünya için ne anlama geliyorsa, kitap da benim için aynı anlama gelir.