İtiraf ediyorum ben bir çay tiryasikiyim 🙂 İşten eve gelirim, gelir gelmez de ilk yaptığım şeylerden biri çay demlemektir. Her markayı içemem, hemen tat değişikliği anlarım. 18 yıldır da şekersiz içerim. Geçenlerde çay ikram ettiler, ben içine şeker atmadım ama çayın tadında şekerimsi bir şey var. Bu tadı kesinlikle alıyorum. Hemen, “siz çaya şeker mi attınız?” diye sordum, “hayır” dediler. Yeni çay istedim, gelen de aynısı. Bunda bir şey var dedim, ısrarcı oldum. Çayı demleyen kişiyi buldular. (Hayatta en kesin çözüm için işin kaynağına ulaşmaktır 🙂 ) Çayı demleyen kişi, iyi demlensin diye demin içine bir küp şeker atmış. Bunu da ilk kez duydum. Savunmaya geçip buna gerek yok dedim. Bana kalırsa iyi bir çay için iki önemli şey vardır, kaliteli bir çay ve iyi bir demlenme süresi. Bu kadar.
Mekanlara gittiğimde de baktığım ilk şey demleme çayları var mı? Hem de öyle kağıt bardak falan değil şöyle güzel ince belli çay bardağında olmalı, rengi gözükmeli yani.
Demleme çayın yeri farklı bende. Sallama çaylar bazı zamanlar kurtarıcı oluyorlar ama şöyle demlikte demlenen çay gibisi de yok.
Demleme çayın olmadığı mekanlar da benim için tam bir mekân değil zaten. Bundan 7-8 sene önce Marmaris’te bir tatil yerine gittiğimizde kaldığımız 5 yıldızlı otelin kahvaltısına indik ve hemen demleme çayın yerini aradım. Ama ne gezer, sıcak su ve poşet çay koymuşlardı. Kahvaltı büfesi onun dışında ise tam bir şahanelikle hazırlanmıştı, bir kuş sütü eksikti yani o kadar. “Neden demleme çay koymuyorsunuz” dedim, “yabancılar sevmiyorlar” dediler. Özrü kabahatinden büyük derler ya, tam da bu yani. Şaka gibi. Senin o otelde turist olmayışının hiçbir önemi yok yani. Kaldi ki yabancılar Türk çayını da çok seviyorlar, bunu çok iyi biliyorum. Benim için o gün o otelin 2 yıldızı anında kaydı gitti.
Daha geçenlerde uğradığım bir kafede demlikleri görünce sevindim. Hemen bir çay istedim. Ancak simsiyah bir çay geldi. Anladım hemen eski çay olduğunu ve daha tadına bakar bakmaz da emin oldum zaten. Nasıl bir iğrenç tat anlatamam. Çay sanki dünden kalmış gibi. Hiç sesimi çıkarmadım, çayı öylesine bıraktım. Sonra kasaya ödeme yapmaya gittiğimde “çayınız iğrençti” dedim. Kız çok şaşkın bir ile baktı ve “keşke hemen bize söyleseydiniz” dedi. İyi de ben söyleyip ne olacak ki? Bana sonrasında taze çay getirmen, bir öncekinde bayat çay getirmeni affettirecek mi? Tabi bunları orada söylemedim. O gün bir polemiğe girecek bir enerjim yoktu. Bir de ben daha çok küsen müşteri tiplerindenim galiba. Kapıdan çıkarken, “buraya bir daha uğramak yok” dedim kendime. Bir müşteri kaybettiler yani anlayacağınız.
Bilmiyorum ama bu çay konusunu önemsiyorum. Bizim ülkemizin en önemli simgesidir demleme çay. Hiç olmazsa mekanlarda buna özen gösterilmeli. Bu yazıyı okuyan mekan sahipleri varsa onlara bir mesajım var. Ne olur her daim güzel ve taze demli çayınız olsun.
Dostlarla yapılan sohbetler çay içerek daha zevkli olur
Okunan kitabın verdiği keyif ince belli bir bardak ile daha da artar
Bezen kendinle baş başa kaldığında sana en güzel eşlik eden sessiz bir dosttur çay.
Çay, ailedir, sevgidir, muhabbettir, özlemdir…
Çayı küçümsemeyin.
Ne güzel de demiş Orhan Kemal,
…bir gün çay içelim seninle, çaylar benden manzara senden olsun…