Bundan 8 yıl önce falandı, çalıştığım merkez, bölgemizdeki büyük firmalardan biri ile bir proje çalışması gerçekleştiriyordu. Projede görev almak üzere de Endüstri Mühendisliği ile Makine Mühendisliği bölümünde son sınıfta okuyan ve mezun olmak üzere olan öğrenciler arıyorduk. Eğitim döneminin bitmesine bir ay falan vardı zaten ve eğitim biter bitmez de proje başlayacaktı.
Yeni mezunlar bu projede 6 ay çalıştıktan sonra eğer firmada beklenilen performansı gösterirlerse proje bitiminden sonra da firmada kalıcı olarak çalışmaya başlayacaklardı. Yani bu projede görev almak gençler için çok güzel bir fırsattı.
Mezun olmak üzere olan öğrencilerle yapılan birebir görüşmelerde masanın diğer tarafında ben de vardım. Beğendiğimiz öğrencileri bu projeye seçecektik. Çok sayıda öğrenci ile görüştük, farklı hikayelerle karşılaştık. Ama biri vardı ki, halen onunla yaptığımız görüşme çok net aklımdadır. Makine mühendisliğinden mezun olmak üzere olan bir öğrenciydi, görüşmeye geldi ve çok rahat oturuyordu. Yüzünde hiçbir heyecan belirtisi ve isteklilik de yoktu. Yani, “benim burada ne işim var yahu” dercesine bakıyordu. 🙂
Kendisine projeyi anlattık, bazı yazılım programlarını kullanmasını da biliyordu, yani teknik olarak projeye destek sağlayabilirdi. Görüşmenin sonunda bize şu soruyu sordu; “Proje ne zaman başlayacak?”
Kendisine projenin okullar kapandıktan hemen sonra başlayacağını söyledik. Mühendis adayı yüzünü ekşitti, “Benim için uygun değil, mezun olduktan sonra dinlenmem lazım, çok yoruldum” dedi. “Emin misin? ” diye tekrar sorduk ama çok net bir şekilde “bu proje bana uygun değil” diyerek ret etti. Ben ve diğer görüşmeyi yapan kişiler çok şaşırdık, “zamane gençliği ne kadar rahat” dedik.
Aradan 8 yıl geçti, geçenlerde tanıdığım bir genç ile karşılaştım, yeni mezun olmuştu ve ona “Neler yapıyorsun?, iş arıyorsundur zaten” dedim, “Yok, aramıyorum, daha yeni mezun oldum, çok yoruldum ve dinlenmek istiyorum” dedi. Mezun olalı 3 ay olmuş ve zaten Ekim ayının ortasına gelmişiz. 🙂
Gençlik değişmemiş yani. 🙂
Ben, okulun son günlerinde iş aramaya başlamıştım, hemen para kazanıp aileme destek olmak istiyordum, deneyim kazanmak istiyordum.. O günler halen çok net aklımda.. Benim için zorlu günlerdi ama çok şey öğrendim ve deneyimledim. Bugünkü günlerimi bu deneyimlere borçluyum.
Şimdiki nesilde bazı gençler böylesine rahat bir düşünceye, iş bulma kaygısızlığına nasıl sahip oluyor derseniz, bence burada iki faktör var;
Birincisi aileler… Ben de bir anneyim ve bu faktörün içindeyim. Çocuklarımıza her türlü şartları o kadar çok kolay ve hızlı sağlıyoruz ki, onların kendi ayakları üzerinde durma gibi dertleri olmuyor. Üretmeliyim, çalışmalıyım, öğrenmeliyim, hemen bir iş sahibi olmalıyım, para kazanmalıyım, deneyim sahibi olmalıyım gibi şeylere hemen girmeye hiç gerek duymuyorlar. Çünkü onlara maddi ve manevi desteği veren aileleri var. Biz anne ve babalar çocuklarımız için her türlü fedakarlığı yapmaya hazırız..
İkinci faktör eğitim sistemimiz…
Sınavlarla boğduğumuz eğitimde, üniversiteye kapak atan öğrenci, okyanusu başarıyla yüzdükten sonra sahile dinlenmeye çıkmış gibi hissediyor ve bir daha da o sahilden yeni okyanuslara atılma isteği duymuyor. Yeni okyanusları keşfetmek, bu keşif için çalışmak gibi bir zahmete girmeye gerek duymuyor. Sahilde güvende durmaya devam.. Yorulmak yok, ama kolay yoldan çok para kazansak da iyi olur yani..
Gençler için acımasız yazmışsınız diyebilirsiniz. Her genç böyle değil zaten, bunu çok iyi biliyorum.. Çünkü o kadar dinamik girişimci ruhlu gençlerle çalıştım ki…. Ama ben yeni nesilde bu kaygısızlığı ve rahatlığı çok gözlemlemeye başladım.
Kızım hangi mesleği icra ederse etsin, ondan tek isteğim, sorumluluk sahibi olsun, çalışsın, üretsin. Merak etsin ve keşfetsin…
Kendisinden bir anne olarak isteğim bu…