Sanıyorum bundan 2,5 yıl kadar önceydi, kızıma masal okuma anlarından biri olan uyku saati öncesi ona hangi masalı anlatsam, ne anlatsam diye düşünürken kendim o anda bir masal uyduruvermiştim. Masalı başladım anlatmaya ve sonra aralarda Yaren “tavana kadarrr “diye bağırıp birlikte kahkahalarla gülmeye başlayınca masalın ismi de “Tavana Kadar Masalı” olarak kaldı. O günden bu güne biz halen o masalı okuruz.
Kitap okumadığımız günlerde anlatılan bu masalı bu kadar zamandır anlatmak bazen bana çok sıkıcı da gelse de kızım hiçbir zaman sıkılmadı. Bu bizim ikimizin arasındaki özel bir masal oldu hep. O, tavana kadar diye söylediği anda ben onu gıdıklamaya başlıyorum ve kahkahalar tüm odayı dolduruyor. İkimizin de mutlu olduğu özel anlardan biri.
Dün yine bu masalı anlat dediğinde o kadar çok yorgundum ki, “annem bugün de kitap okuma günü olsun ve baba sana bir kitap okusun” dediğimde başladı hüngür hüngür ağlamaya. Gözlerinden akan gözyaşlarına baktığımda kıyamadım ve yeniden belki bininci kez anlattım masalı. Masal ilk zamanlarından bu yana ara değişimlere uğradı ama temel olarak konusu değişmedi ve yine Yaren’in “tavana kadar” diye her ara söyleyişlerinde bizim gıdıklamalarımız ve kahkahalarımız baş gösterdi.
İşte Bizim Masalımız
Günlerden bir gün Yaren ve arkadaşları (Bazen bu arkadaşların isimleri sayılır :)) yüzdönüm ormanında bisiklet sürerken Yaren’nin annesi ona seslenir :
“Kızım yaren gelir misin senden bir yardım isteyeceğim”
Yaren ve arkadaşları hemen annesinin yanına giderler.
Annesi, “Anneciğim bugün arkadaşlarım gelecek ve ben onlara pasta yapacağım. Bana portakal reçeli lazım, evde yokmuş, ormandaki arkadaşlarımızdan isteyebilir misin bana bir kavanoz portakal reçeli lazım.” der.
Yaren, “tabii anne, sen merak etme ben sana yardım edeceğim” der ve arkadaşları ile birlikte ormandaki komşularına portakal reçeli sormaya gider. Ama hiç kimsede portakal reçeli yoktur. Ne sincap ailesinde, ne ayı ailesinde ne de diğer hayvanlarda.
Bunun üzerine Yaren babasından yardım istemeye karar verir ve babasının yanına giderler. Babası da Şirin Baba’dan yardım isteyebileceğini söyler. Böylece hep birlikte Şirinler köyüne gitmeye karar verirler. Şirinler köyüne giden zaman tünelini bulduktan sonra tünelden içeri girerler ve birden kendilerini şirinler köyünde bulurlar.
Çok güzel bir köydür burası ve o sırada şirinler bir doğum günü partisi yapmaktadır. Şirine’nin doğum günü partisidir. Partiye katılırlar ve şarkı söylerler daha sonra Şirin Baba’nın yanına giderek ona durumu anlatırlar.
Yaren : “Şirin Baba bizim portakal reçeline ihtiyacımız var. Sen büyü kitabından bize bir reçel yapar mısın” der. Şirin Baba sihir defterini açar, sihirli sözcükleri söyler ama bir bakar ki ortaya çıkan reçel böğürtlen reçelidir.
Şirin Baba çok şaşırır, “ Çok garip niye böyle oldu” der, ve tekrar sihir yapar ama bu sefer de incir reçeli çıkar. Niye böyle olduğunu düşünürken bir bakarlar ki arkadan Gargamel’in gülme sesleri geliyor. Anlarlar ki o sihiri bozuyor. Hemen onu cezalandırmak için gıdıklamaya başlarlar ve bunun üzerine Gargamel, “durum yapmayın bir daha yapmayacağım” deyip kaçar. Bunun üzerine Şirin Baba yeniden sihirli sözcükleri okur ve bu sefer portakal reçeli çıkar. Yaren ve arkadaşları çok mutlu oluştur.
Yaren ve arkadaşları ile Yaren’in babası Şirin Baba’ya teşekkür eder ve Yaren’inin annesine gitmek için yola çıkarlar.
Yaren, Annesine reçeli verirken çok mutludur çünkü ona yardım etmek için elinden geleni yapmıştır. Annesi de çok mutlu olur ve ona teşekkür eder. Birbirlerine kocaman sarılırlar..
İnsan bazen kendi masalını kurgulamalı ve okumalı. İnanın çok zevkli oluyor.
Bu arada ben çocukluğumda Şirinler’i çok severdim ve hiç kaçırmazdım. Bizim masalımızda yer almaları da bu yüzden 😀