Ruhumun hep bir karma yapıya sahip olduğunu düşündüm. Ne çok sessiz, ne de çok gürültülü… Ne çok cırtlak renkli, ne de çok renksiz.. Ne çok duygusal ne de çok duygusuz… Hep ortalarda bir yerlerdeydim ben sanki.
Karma Ruhumun bana verdiği enerji ile bazen kalabalık ortamlarda, rengarenk, ışıl ışıl mekanlarda olmak iyi gelir bana, bazen de sessiz, sadece doğanın sesinin olduğu mekanlarda.. Bu ruh halime göre karar verme işi bana aittir. Yani beni bir başkası zorlarsa asla uyum sağlayamam. Nerede olmam gerektiğine kendim karar veririm.
Bundan dolayıdır ki, o renkli, devasa, gürültülü, ışıltılı, kokularla donatılmış AVM’ler yeri geldiğinde ruhuma iyi gelen, yeri geldiğinde ise son hızla kaçış yaptığım mekanlardır.
Böyle bir karma ruha sahip birinin AVM Rehberi nasıl olur derseniz, tam da şöyle olur diyerek iki nokta üst üste koyarım : 🙂
1) Depresif olduğumuz durumlarda (ki bu zaman zaman herkesin yaşadığı durumlar) kendi iç sesinizi dinleyin, bir AVM mi yoksa doğada olmak mı size iyi gelecek. Ya deniz kenarında öylesine ufku seyretmek, ya da evde pijama terlik modu mu….. İç sesiniz size AVM derse sakın ola ki bunu atlamayın. O an renkli mağazalar, kalabalık ortamlar, ışıltılar, yeni ürünler size iyi gelebilecektir. Giyin bir düz ayakkabı gezin tüm AVM’nin katlarını, mağazalarını.. Bana bazen çok iyi geliyor.. 🙂
2) Alışveriş merkezlerinin hem avantajları hem de dezavantajları vardır. Bir şeye ihtiyacınız olduğunda tüm seçenekleri bir arada bulabileceğiniz mekânlardır. Alışverişinizi yapıp, arkasına film keyfi de yapabilirsiniz. Ama eğer birşeye ihtiyacınız yoksa o zaman yandınız. Tüm o mağazalar size olmayan ihtiyacı var oldurtturacak, hiç aklınıza gelmeyecek bir şeyi elinizde, kendinizi de kasanın önünde bulacaksınız. Böyle durumlarda iki seçenek vardır, ya o AVM’den hemen uzaklaşın, ya derinden bir nefes alıp, elinizdeki o gereksiz şeyi bırakın ve gezmeye devam edin.
3) Hiç paranız yok, kredi kartlarınız dolu, yani diplerdesiniz. Ama ölesiye o mağazaları gezmek ve yeni şeylere bakmak istiyorsunuz. Hiç de kendinizi kısıtlamayın. Gezmek bedava, bakmak bedava, denemek bedava. Ama orada kontrolü de kaybetmeyin. Ne yapıyorduk, derin bir nefes alıyorduk… Bir, iki, üüüç, nefes al ve ver.. Devam… 🙂
4) Çok paranız var zenginsiniz, ve alışveriş yapmak size iyi geliyor. Bence hiçbir sakıncası yok, yapın. Ama yine de şu soruyu sorun, “Olmasa Olur mu?”
5) Alışveriş merkezlerinin kimi yerlerinde burnunuza gelen o mis kahve kokuları var ya, işte yok öyle bir koku.. Evde pişirseniz bu kadar güzel olmaz sanki. O kokuyu içinize çekin ve gidin o kahveyi için. İster tek, ister dostlarla, ya da eşinizle yapamadığınız o başbaşa zamanı yakalamak adına… O kahve size iyi gelecektir.
6) Çocuk varsa, AVM’deki zamanınızın üçte ikisi oyun merkezlerinde ve oyuncakçılarda geçecektir. Hazırlık olun, önleminizi alın.
7) Maddi olarak o an yeterli paranız yok ama çocuğunuz o oyuncakçıya girmek için çırpınıp duruyor, sadece bir bakacağını söylüyor. İnanmayın, o bakmak bir taleple son bulacaktır. 🙂 Eğer alım gücünüz yok ya da alma gibi bir niyetiniz yoksa baştan girmemek en iyisidir. Bu durumlarda her zaman çantanızda çocuğunuzun ilgisini başka alana çekecek şeyler koyun.. Ne o üzülsün ne de siz.
8) AVM’deki kitapevlerini ziyaret etmeden sakın o binadan çıkmayın. İnanın, en güzel zamanlardır burada geçirilen zamanlar.
9) Çocuğunuzun elinizden tuttunuz, mağazaların vitrinlere bakıyorsunuz, o ise her mağazanın kapısından girip içeriye bakmak ve dolaşmak istiyor, ama siz istemiyorsunuz.. Bence çocuğunuzun girmesine ve dolaşmasına izin verin. Çocuğunuz keşfetmek istiyor ve bu keşfetme isteğini öldürmeyin. Biraz yorulacaksınız ama çocuğunuzu da mutlu edeceksiniz. Ben de zamanında çok yoruldum ama iyi ki de yapmışım diyorum. 🙂
10) Çocuğunuz bilinçli bir yaşta ise onunla bir anlaşma yapın, ola ki koca AVM’de birbirinizi kaybetme durumu olursa, onunla buluşacağınız, birbirinizi bekleyeceğiniz bir alan belirleyin. Sizi kaybettiğinde oraya gitmesini ve sizi beklemesini isteyin.
11) Ruh haliniz hiç de bir AVM’de olmak istemiyor ama şartlar sizi o gün oraya zorla götürdü.. Hiç dert etmeyin, oradasınız ve mecbursunuz; aileniz ile birlikte iseniz o anının tadını çıkartın.. Fırsatınız varsa insanları, çocukları gözlemleyin.. Ben bazen yaparım.. Gözlemlerken çok güzel fikirler de çıkıyor..:)
12) Oyun merkezlerinde siz de çocuklara katılın, inanın çok eğlenceli.. Kızımla çarpışan arabaya ilk kez 3 yıl önce binmiştim.. O zamandan bu yana ara ara onunla binerim.. bir keresinde de araba yarışı oynamıştım ve çok eğlenmiştim.. Kim demiş oyun alanları sadece çocuklar için diye. 🙂
Benden bu kadar ama sizlerin de mutlaka ekleyecekleri vardır bu listeye… Hatta katılmadığınız maddeler olacaktır, ya da sizin daha farklı davrandığınız anlar olacaktır. Bu çok normal.. Kişiye göre değişken bir durum..
Bu arada, bu yazıyı da geçen haftasonu bir alışveriş merkezinde kahvemi içerken yazmıştım, şimdi yayınlamak kısmet oldu.. 🙂