Şiddetsiz İletişim – Bir Yaşam Dili kitabı ile 2 yıl önce Koçluk eğitimim sırasında tanışmıştım. Eğitmenimiz mutlaka okumamızı önermişti. O günden bu yana okunacaklar listemde bekledi ve ara sıra başını çıkartıp, “Hey, buradayım, beni sakın unutma” dedi bana:) Geçen haftalarda okuyup bitirdim tabii ki. Kitabın yazarı ise Marshall B. Rosenberg.
Kitapta, yazar sizi Şiddetsiz İletişim’in basit bir yöntemi ile tanıştırıyor. Dört bileşeni ve iki yönü ile yaşamımızda uygulayabileceğimiz etkili bir araç seti sunuyor. Araç setini nasıl uygulayacağınızı örneklerle, alıştırmalarla ve çeşitli yaşanmış hikayelerle anlatıyor.
Yazarın bir notunu hemen paylaşmak isterim; “Sıkça insanların şöyle dediklerini duyarız; Bu dünya acımasız, eğer hayatta kalmak istiyorsan sen de acımasızsın olmalısın. Ben izninizle bu düşünceye katılmıyorum. Dünya, biz ona ne anlam yüklediysek odur. Eğer bugün dünya acımasızsa, onu kendi davranışlarımızla acımasız yaptık. Eğer kendimizi değiştirebilirsek, dünyamızı da değiştirebiliriz”
Kitapta altını çizdiklerimi sizlerlere paylaşıyorum. Her yetişkinin kitaplığında olması gereken bir kitap olduğunu özellikle vurgulamak isterim. Dünyamızın şiddetsiz iletişime ihtiyacı var. Fiziksel şiddetle beraber, pasif şiddeti de yaşıyoruz her alanda; sosyal medyada, aile içinde, ya da iş hayatımızda. İçimizdeki olumluluğun ortaya çıkmasında daha çok izin vermeliyiz. Bu kitap buna rehberlik ediyor.
Altını Çizdiklerim;
Şiddetsiz İletişim bir ilişki kurma sanatı. Çoğu zaman içimizdeki şiddeti kabul etmeyiz, çünkü bu konuda cahiliz. Şiddet barındıran biri olmadığımızı varsayarız, çünkü bizim için şiddet kavga, dayak, cinayet, savaş demektir. Bunlar da normal insanların yapmayacağı şeylerdir. Fiziksel şiddetin dışında bir de pasif şiddet vardır. Duygusal acı veren bir türde şiddet içeriyorsa bu pasif şiddettir. Ve fiziksel şiddeti de körükleyen pasif şiddettir.”
Şiddetsizliğin anlamı içinizdeki olumluluğun ortaya çıkmasına izin vermektir. Ben merkezcilik, bencillik, hırs, nefret, önyargı, kuşku ve saldırganlık yerine, sevgi, saygı, anlayış, takdir, şefkat ve başkalarına yönelik özenin egemen olmasıdır.
Şiddetsiz İletişim sürecinin dört ögesi vardır; Gözlem, Duygu, İhtiyaç ve İstek/Rica
Birinci öge gözlemdir, herhangi bir durumda gerçekte ne olup bittiğini gözlemlemekle başlarız. Bir başkasının söylediği veya yaptığı ve hayatımıza olumlu katkısı olan ya da olmayan neyi gözlemliyoruz? Bizi etkileyen, gördüğümüz, duyduğumuz ya da dokunduğumuz şeyleri işin içine hiçbir değerlendirme katmadan, net bir şekilde gözlemlememiz gerekir. Gözlemi değerlendirme ile birleştirdiğimizde, asıl anlatmak istediğimizin karşımızdaki tarafından duyulma olasılığını azaltmış oluruz. Bu durumda insanlar eleştiri duymaya eğilimli olur ve bizim söylediklerimize direnç gösterir. İnsanları ve davranışları yargıdan, eleştiriden ya da diğer analiz türlerinden arındırılmış olarak gözlemeyebilmek gerekir. Bu da kolay bir süreç değildir. Burada önemli bir husus, gözlem ile değerlendirmeyi birbirinden ayırt etmek gerekir.
Şiddetsiz iletişim’in ikinci bileşeni hissettiklerimizi ifade etmektir. Sonrasında gözlemlerimizi yargılamadan karşımızdakine söyleyebilmeliyiz. Eylemi gözlemlediğimizde neler hissettik? Kırıldık mı? Üzüldük mü? Rahatsız mı olduk?
İnsanlara sövmek için kullandığımız sözcük repertuvarı çoğunlukla duygusal durumumuzu net bir şekilde ifade etmemizi sağlayan sözcük dağarcığımızdan daha geniştir. Bu süreçte duygularımızı düşüncelerimizden ayırt etmemiz de önemlidir. Çünkü bazen hissediyorum dediğimizde aslında hislerimizi dile getirmiyoruzdur. Düşüncelerimizi ifade ediyoruzdur. Kitapta bununa ilgili çok net örnekler ve duygularımızın bir listesi bulunmakta.
Şiddetsiz İletişim’in üçüncü bileşeninde ise, tanımladığımız bu duygularla bağlantılı ihtiyaçlarımızı dile getiririz. Bu duygularımızı ifade ederken belirsiz ve genel sözcükler kullanmak yerine belirli duygulara gönderme yapan sözcükler kullanmak yararlı olur. Örneğin “iyi hissediyorum” dediğimizde buradaki “iyi” tanımı çok genel bir tanımdır. Karşımızdaki kişinin ne hissettiğimizle ilgili kolayca bağlantı kurabilmesini engeller. Bu üçüncü öge duygularımızın kaynağını kabul etmeyi gerektirir. Başkalarının söyledikleri ve yaptıklarının bizim duygularımızın uyaranı olabileceği, ama asla sebebi olamayacağı konusunda farkındalığımızı geliştirir. Şiddetsiz İletişim‘i “nasıl olduğumuzu” netlik ve dürüstlükle ifade etmek için kullandığımızda, bu üç ögenin farkındayız demektir.
Şiddetsiz İletişim’in dördüncü ögesi açık ve net bir ricayla isteğimizi dile getirmektir. Bu dördüncü öge, hayatımıza olumlu katkıda bulunmak ya da hayatı bizim için daha güzel kılmak için ne istediğimizi ortaya koyar. İhtiyaçlarımız karşılanmadığında, gözlemimizi, duygumuzu ve ihtiyaçlarımızı ifade ettikten sonra somut bir rica geliştiririz. Bunu yaparken de istemediklerimizden ziyade istediklerimiz belirtmekte ve olumlu bir dil kullanmakta fayda var. Olumsuz dilde istenilen ricalar karşı tarafın direncini kışkırtabilir. Net, olumlu, somut eylem dilinde ricada bulunmak, gerçek isteğimizi açığa çıkarır. Ne istediğimize dair ne kadar net isek, istediğimizi almamız da o kadar olasıdır.
Bir gruba hitap ederken de onlardan ne istediğimizi net olarak bilmiyorsak, genelde verimsiz tartışmalar çıkar. Bir grupta konuşan ne yanıt almak istediğini bilmiyorsa çok zaman kaybedilir. Konuşanın ricada mı yoksa talepte mi bulunduğunu anlamak gerekir. Konuşan suçluluk duyasınız diye uğraşıyorsa söz konusu olan bir taleptir.
Kısacası karşılıklı iletişim şunları içerir, Ne gözlemliyorum? Ne Hissediyorum? Neye İhtiyacım var? Yaşamımı zenginleştirmek için ne istiyorum? Sen ne gözlemliyorsun? Ne hissediyorsun Neye ihtiyacın var? Yaşamını zenginleştirmek için ne istiyorsun?
Şiddetsiz iletişimin iki yönü vardır;
1-Kendimizi bu dört ögeyi içerecek şekilde ifade etmek
2-Dört öge aracılığıyla karşımızdakini empati yoluyla dinlemek
Şiddetsiz iletişimin temel amacı, dürüstlük ve empati üzerine kurulu ilişikler geliştirmektir. Empati, tüm dikkatimizi karşı tarafın verdiği mesaja odaklanmayı gerektirir. Karşımızdakine, kendini tam olarak ifade edebilmesi ve anlaşıldığını hissetmesi için gereken zamanı ve alanı vermeliyiz. Empati, başkalarının yaşadıklarını saygıyla anlamaktır.
Şiddetsiz iletişim sürecinde öfkeyi ifade etme durumu önemlidir. Şiddetsiz iletişim ile diğer iletişim biçimleri arasındaki farkı açıkça ortaya koyar. Öfkemizi tümüyle ifade etme sürecinin ilk adımı, başkalarının yaptıklarının hiçbir zaman duygularımızın nedeni olmadığını fark etmektir. Öfke, ihtiyaçlardan kopuk olan, yaşama yabancılaştıran düşüncülerin bir sonucudur. Öfkenin nedeni, suçlayan ve yargılayan düşünme biçimimizde yatar. Karşılanmamış ihtiyaçlarımıza odaklanacağımıza, karşımızdakini analiz edip yargılamak üzere zihnimize yöneldiğimizi gösterir. Başkalarını yargıladığımızda şiddete katkıda bulunuruz. Öfke, enerjimizi düşürür ve bizi cezalandırıcı eylemelere çeker. Öfkeyi ifade etmenin adımları vardır; kitapta bu dört adımı yazar oldukça detaylı açıklamıştır.
Çatışmaların başarılı çözümünde, saygı temel bir unsurdur. Arabulucu rolüyle bir çatışma sürecine dahil olduğunuz zaman çatışma içindeki kişi ya da gruplara, taraf tutmak için değil, birbirlerini duyabilmeleri için onları desteklemek ve herkesin ihtiyaçlarını karşılayacak bir çözüm bulmalarında onlara rehberlik etmek için orada bulunduğunuzu söylemek iyi bir başlangıç olabilir. Hedef, taraflara onlardan istediğimiz şeyi yaptırmak değildir. Çatışma çözümü için şiddetsiz iletişimi kullanmak geleneksel arabuluculuk yöntemlerinden farklıdır.
Şiddetsiz iletişimde takdir sadece kutlama amacıyla kullanılır; karşılığında bir şey elde etmek için değil. Tek niyetimiz hayatımızın başkaları tarafından zenginleştirilmesini kutlamaktır. Takdiri kutlamak için dile getirin, manipüle etmek için değil. Geleneksel övgüler, olumlu da olsalar genelde yargı formundadır ve bazen başkalarının davranışlarını manipüle etme niyeti taşır. Şiddetsiz iletişim, salt kutlama amacıyla takdiri destekler.
Kitapta her bir bileşen, süreç ile ilgili daha detaylı bilgiler, yazarın deneyim paylaşımları, örnekler ve alıştırmalar var. Keyifli okumalar dilerim:)