Bu sabah kızımı okula bıraktıktan sonra baktım hava da fena değil, artık bu saatlerde de yürüyüş yapılabilir, yürüyüş yapayım dedim. Malum trafik yoğun, herkes işine gücüne gidiyor. Okullara giden servisler, dolmuşlar derken yolların hengamesi kaçınılmaz oluyor. Bu hengamenin sesinden uzaklaşmak için kulaklığımı takayım dedim ama o en enerjik müziğin sesini bile delip geçen korna  seslerine yenik düştüm. Baktım olmuyor, eve geri döndüm.

Ülkemizdeki korna çalma alışkanlığı bilindik bir şey elbette ama araba kullanan biri olarak uzun bir süredir gözlemediğim bir şey var; o da kornalarla kurduğumuz iletişim. Arabanın direksiyonuna vurarak çıkardığınız o ses bizler için bir nevi bir iletişim aracı.

Gözlemlerim sonucunda elde ettiğim veriler ise aşağıdaki gibi;

Kornayı temelde iki amaç için kullanıyoruz, birincisi bir dostumuzu diğer araçta gördüğümüzde selam vermek için, bir diğeri de elbette ki kızdığımızda. En çok da kızdığımız zaman kullanıyoruz zaten.

Bu kızma anında çaldığımız kornalar ise kendi arasında ikiye ayrılıyor; sadece uyarı amacıyla çalışan korna, (Ne yapıyorsun kardeşim, ne yaptığının farkında mısın gibi anlamları taşımaktadır) diğeri de içinde bolca küfür geçen söylemleri barındıran korna.

Küfürleri barındıran kornanın da kendi içinde alt kırınımları var, bu kırınımlar da küfürün uzunluğuna göre değişiyor. Yani siz kornanın çalış uzunluğundan ve çalma sıklığından size hangi küfürlerin edildiğini az çok tahmin edebilirsiniz. O bilgi birikimini size bırakıyorum.

Korna ile kurduğumuz iletişim temelinde elbette duygusal durum değişikliklerimiz de var. Evde veya iş yerinde kızgın olduğumuzda, kendimizi bir nevi rahatlatma, öfkeyi dışa vurma ve varacağın yere en relax şekilde varabilme amacı taşıyor. Yani karşı tarafın hiçbir suçu yokken bile kornalara başvurulabiliyor.

Bir de alışkanlık meselesi var ki, bu durum biraz daha vahim. Ortada hiçbir şey yokken durduk yere kornaya basanlar. Böyle durumlarda ben kornayı çalan kişiye bakıyorum, bir şey mi demek istiyor diye yüzüne bakıyorum ama hiç tepki yok. Yani kendi de bastığının farkında değil.

Kadın sürücülere çalınan kornaları ayrı kategoriye koyuyorum. Yeri özel çünkü ayıp olmasın. Hiçbir hatası yokken bile kadın sürücüyü taciz etmek, kendini kötü hissettirmesini sağlamak ve korkutmak için kornaya basıp bundan da keyif alanlar var. Bunların kişisel sağlık problemleri olduğuna eminim.  Burada kadın sürücülere tavsiyem, aldırmayın, yola devam edin.

İşin gücün yok mu ki bunları gözlemledin diyebilirsiniz. İletişim ve Empati her şeyin temeli. Yaratıcı düşünmenin, inovasyonun, problemleri çözmenin temelinde bunlar var.  Ülkemizde bu konuda da gelişmesi gereken daha pek çok şey var. Çünkü kurumlarda, iş yerlerinde ve hatta ailelerde bile iletişim eksikliği pek çok sıkıntıyı da beraberinde getiriyor. Caddelerde korna ile kurduğumuz etkili iletişimi, yüz yüze geldiğimizde kelimelerle kuramıyoruz.

Prof. Dr. Zuhal Baltaş’ın Kurum İçi Koçluk kitabında okumuştum, akademisyen ve araştırmacı Geert Hofstede, 74 ülkeden toplanan veriyi analiz ederek, iş yerlerindeki değerlerin toplumun kültürlerinden nasıl etkilendiğini incelemişler.  Araştırmada elen alından dört boyuttan biri Başarı Yönelimi, diğeri de “İlişki Yönelimi”

Başarı yönelimi yüksek” toplumlarda insanlar olaylar ve duyguları olduğu gibi dile getirmekten çekinmez. İma edilmez, direkt söylenir, İletişim çok açık ve nettir. Siz bir şey anlattığınızda karşınızdaki insan “acaba bunu mu demek istedi” diye, boşlukları kendince doldurmaya kalkmaz.

“İlişki yönelimi yüksek” olan toplumlarda ise iletişim direkt değil dolaylıdır. Sürekli ima ederiz, karşımızdaki kişi ne söylediğimizi net olarak anlamaz, kendi boşlukları doldurur. Bundan dolayı “Beni yanlış anladın” söylemi her daim vardır.  Tahmin ettiğiniz gibi Türk kültürümüz de ilişki yönelimi yüksek bir kültüre sahiptir. “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla”  atasözümüz de bunun bir nevi delili.

Yazar Hakkında

admin

Yorum Yaz