Kızımın bavulu hazır, “Şimdiden hazırlamam lazım anne” dedi. Okulun  4. sınıflara yönelik 29 ekim Cumhuriyet Bayramı adına düzenlediği Ankara gezisine 5 gün kaldı. Malum, bavul hazırlamak ciddi iş, hemen başlamak lazım. 🙂

Bavul şimdi köşede duruyor, yalnız pek hazzetmedim bu sefer kendisinden. Tıpkı üniversite yıllarında kendi bavuluma duyduğum his gibi bir şey.  Çünkü bavulum benim için hasret kokardı. En çok da anneme duyduğum hasret. Bir bavul hem sevilip hem nasıl nefret edilebilir bilmiyorum ama okula giderken nefret ettiğim bavulum, eve dönüş yolunda sıkı sıkıya tutunduğum en değerli varlığımdı. Çünkü artık  benim için kavuşmayı temsil ediyordu.

Şimdi kızımın bavuluna bakıyorum. İlk kez ayrı seyahat edecek bizden. Çok heyecanlı ve çok mutlu. Ya biz? Eşimle birbirimize bakıyoruz ve sık sık diyoruz ki, “Telefonla sık sık ararız değil mi?” Evet telefonla zırt pırt arayacağız, biliyoruz kendimizi. İki gün boyunca kızımız yok, istediğimizi yapalım o zaman diye kendimizle dalga geçiyoruz ama biliyoruz ki çok da yapamayacağız. Çünkü aklımız da kalbimiz de onunla olacak. Akıl ve kalp başka bir yerdeyse fiziken bulunduğun yerin bir anlamı yok zaten.

Geziyi bize ilk haber verdiğinde, kızımın üstüne bastıra bastıra söylediği önemli not şu olmuştu, “Veliler gelmeyecek anne. Yani siz gelmeyeceksiniz, bilginiz olsun. Siz olmayacaksınız yani. Yani sakın peşimden gelmeyin“.  Bu mesajı bir on gün vurguladı bize. En sonunda da şöyle bitirdi mesajını, “Anne sen iş için tek başına seyahate gidiyorsun, babam da öyle, yani artık sıra bende, kusura bakmayın

Evet sıra sende kızım, her ne kadar bu sıranın bir gün geleceğini bilsek de bizim de heyecanımızı ve telaşımızı mazur gör. Bu duygu, “Anne olunca anlayacaksın” duygularından biri. O yüzden bizi anlamanı çok bekleyemeyiz senden. Ama bil ki çok da mutluyuz bu ilki yaşamandan. Ne çok şey öğreneceksin, ne güzel şeyler yaşayacaksın inşallah. Zihninde hep canlı olarak yerini koruyacak bir anı olacak. Çekirdek anı yani 🙂

Sevgili kızım, bu süreçte bir de anneannen faktörü vardı ki doğrusunu söylemek gerekirse o faktörü çok iyi yönettin sen. Bizden gizli sana anlattığı hikayeleri bizimle paylaşıp, “Anneannem de bazen çok abartıyor anne” dedin. Çünkü anneannen senin Ankara gezini öğrenir öğrenmez hemen içindeki Steven Spielberg ile konuşarak ne kadar gerilim hikayesi varsa hepsini üretti. “Bak bunlar olabilir, bak şöyle olabilir, dikkatli ol” diye. 🙂

Ah benim canım annem. 🙂 Bize de hep böylesine aşırı korumacıydın. Üniversiteye ilk başladığımda ve ilk kez evimden ayrı bir şehirde daha doğrusu ilk kez senden ayrı olarak yaşamaya başladığımda bankadan nasıl para çekileceğini bile bilmiyordum. O zaman sana “Anne keşke bana öğretmiş olsaydın keşke bu işleri memleketimde bana yaptırsaydın” demiştim. İlk yılım çok zor geçmişti benim için. Ve senin için de zor geçmişti. İlk ayrılığımızdı, “Alışamadım gidişine” demiştin… İlk yılımda bir şehirde tek başıma yaşamayı ve okumayı öğrendim ve kendi işlerimi kendim halletmeyi deneyimledim. Çünkü sen o zamana kadar her işimizi halletmiştin bizim adımıza. Bizim için düşündün, bizim için her şeyin en iyisini sağlamaya çalıştın. Her şeye koşturdun. Hem de en zorlu imkanlarınla.. Sevgin o kadar büyüktü ki, bizi korumak adına tüm yükü üstüne aldın.. Biz de tam anlamadık tabi, seni hiç uyarmadık. İlk yıl zorlandım ama çok da iyi oldu benim için. Çok şey öğrendim hayattan.  Yıllar sonrasında seninle yaptığımız sohbetlerde, “İyi ki dışarıda okumuşsunuz” dedin.

Neyse, şu bavula çok bakmayayım artık… Aramız fena bozulacak yine.

Annem de alıştı torununun ilk seyahatine.. Dün uğradı yine, çıkarken yine eklemeyi unutmadı; “Dikkatli ol bir tanem tamam mı? Kendine çok iyi bak.”

Bu sefer içindeki gerilim hikayelerini çok çaktırmadı bize… 🙂

Yazar Hakkında

admin

Yorum Yaz