Bundan 25 sene önce üniversite sınav sonuçları açıklandığında beklediğim ve istediğim sonuç gelmişti; “Endüstri Mühendisliği bölümünü kazandınız” yazıyordu kağıtta. Çok istediğim bir bölümdü ve tabii ki çok sevindim. O zamanlar önce tercih yapılıyordu sonra sınava giriliyordu. Doktor olmam konusunda ailemin bir beklentisi vardı ama doğrusu doktorluk gönlümden geçen bir meslek değildi. Bundan dolayı da Tıp fakültelerini tercih listesinin aşağısına yazdım, tüm Endüstri Mühendisliklerini de üst kısıma. Başka bir bölüm de yazmadım zaten.
Sınavdan sonra sonuçlar geldiğinde Matematik puanım ile Endüstri Mühendisliği, Fen puanım ile de Tıp Fakültesi tutuyordu. Ama ben tüm tıp fakültelerini aşağıya yazdığım için sistem beni direkt Endüstri mühendisliğine atadı. 🙂
Tabii ben çok mutluyum ama özellikle doktor olmamı isteyen babam hiç memnum olmadı. “Endüstri Mühendisliği de neymiş, hadi makine mühendisliği anlarım da Endüstri ne” dedi. O zamanlarda da yeni yeni konuşulan bir bir mühendislik dalıydı ve hemen hemen hiç kimse Endüstri Mühendisinin ne iş yaptığını bilmiyordu. Yani babam da haklıydı tabi bunu sorarken…
Sadece, halalarımdan birinin eşi Elektrik Elektronik Mühendisiydi ve bana şunu demişti, “Geleceğin mesleğini kazandın Çiğdem, sen kimseye aldırma“…
Pişman mısınız derseniz, bu ayrı bir yazı konusu 🙂
Bu sene ilk defa üniversite sınav sonuçlarını yakından takip ettim çünkü iki yakın ve sevdiğim arkadaşımın çocukları sınava girdi. Bu yıl onların çalışma performanslarına tanık oldum, yaşadıkları sıkıntılar, tercihler, özel dersler falan derken bu işin ne kadar da zor bir süreç olduğunu gördüm. Bizim dönemimizde bu kadar şey yaşar mıydık? emin değilim. Ama elbette biz de çok çalıştık. Hatta bir çalışma masam ve odam yoktu benim, annemgilin yatak odasında küçük bir komodin üzerinde çalıştım derslerime. Kışın oda çok soğuk olurdu, ayrı bir sobamız yoktu ve ben de kat kat giyinerek çalışırdım.
Bu yıl bu sürece yakından şahit olunca beni ilk defa korku sardı. Dokuz yıl sonra kızım inşallah sınava girecek ve onu neler bekliyor, biz neler yaşayacağız hiç bilmiyorum.
Bu sene öğrendiğim şeylerden biri de mühendislik puanlarının oldukça düştüğü oldu. Buna çok şaşırdım çünkü benim dönemimde oldukça yüksekti. Aldığımız puanlarla bir mühendislik dalına girmek önemli bir başarıydı.
Arkadaşlarıma, “Neden çok düştü?” diye sordum, “Çünkü tercih edilmiyor” dediler. Okullar ve puanlar konusunda detayları bilmiyorum ama sanayide yaşadığım deneyimlerle bildiğim ve gözlemlediğim bazı şeyler de var. Bunu ayrı anlatmak isterim. O yüzden şimdi bu konuda pek fazla şey söylemek istemiyorum.
Çağ değişiyor, teknoloji değişiyor, insan ihtiyaçları değişiyor. Dolayısı ile de meslekler de değişiyor elbette. Geleceğin meslekleri de çok farklı. Daha spesifik alanlarda uzmanlaşmalar başlıyor. Digital çağdayız ve meslekler de bunun üzerine kurulmaya başlıyor.
Şimdi gençlerimiz bu hafta itibari ile tercih yapacaklar. Elbette zor iş… Gençlerin işi burada zor; hem gelecek kaygısı hem de aileyi memnun etme durumu. Ailelerin de işi zor; çocuklarının gelecek kaygısı ve bir de eğitim maliyetleri.
Gençlere buradan söylemek istediğim şey şu; her ne işi yapıyorsanız yapın, iyi yapın, hakkıyla yapın ve özgünlük katarak yapın. Yaptığınız işin ne olduğu önemli değil. Ve bir işte sevgi çok önemli…
İstediğiniz sonuçları yakalayamamış olabilirsiniz, sorun değil… Önemli olan yola devam etmek. Bundan sonrası da sizin elinizde. Hatta hiç iyi olmadığınız bir sonucun size çok daha farklı ve başarılı bir hayat ve kariyer sunması da mümkün. Bunu sağlamak sadece sizin elinizde…