Ben okumayı çok sevdiğim için evde de dışarıda da elimde hep bir kitap vardır. Boş zamanlarımda da kitapevlerini gezer, kitap keşifleri yaparım. Kızım için de hep aynısını hayal etmiştim, okumayı seven birisi olsun dedim hep. Hangi mesleği yaparsa yapsın, ne ile uğraşırsa uğraşsın hiç fark etmez benim için. Bu kendi seçimi olacaktır. Ama kitaplarla arasının hep çok iyi olmasını isterim. Şimdi ise dokuz yaşında ve evet kitap okumasını seviyor. Bunun en temel nedeni de rol model olarak beni görmesi oldu sanırım. Kitap keşiflerinin çoğuna kızımı da götürürüm. Bazen de onunla birlikte kitap okuruz.
Bundan 2 ay önce filandı, baktım birkaç gündür eline hiç kitap almıyor. Biraz şaşırdım ve telaşa kapıldım. Ekran nesli yetişiyor ve çocuklar kitap sayfalarına bakmaktansa bir ekrana saatlerce bakmayı tercih ediyorlar. Telefonda izlediği bir video vardı, bir genç çocuk bir video oyunun nasıl oynandığını anlatıyor, sesli olarak. Kontrol ettim, kötü içerikli bir video değil. Fakat bu videoyu izlemeye başladığından beri baktım kitap okumayı daha az tercih ediyor. Daha çok bu videoyu izlemek istiyor. Telaşa kapıldım, yoksa kitap okuma sevgisi azalıyor mu dedim.
“Neden bu aralar kitap okumuyorsun” diye sordum, birkaç defa sitem, birkaç defa da ikaz ettim. Baktım ben onu uyardıkça o daha da uzaklaşıyor kitaplardan. Sonra bir gün sohbet ettim kendisi ile, “Neden okumayı kestin” dedim, “kesmedim, okuyorum, ama anne biliyor musun sınıfta bir arkadaşımın babası, dört kitap okuduğunda ona istediği bir hediyeyi alıyormuş, sen neden bana bir şey almıyorsun” dedi. Şaşırdım ve hayatımın en büyük hatasını yaptım, “Tamam alırım, sorun yok” dedim. Zaten kitap okuyacaktı ve zaten ona zaman zaman hediyeler alıyordum. Hediyenin zamanı önemli değil, dört kitap okuduğunda alırım dedim. Teklifini kabul edince birden kızım büyük bir istekle okumaya başladı. Kısa sürede 4 kitap bitirdi. Eskisine göre kısa zamanda daha çok kitap okudu diyebilirim. Ben tabii çok mutluyum, böyle ara motivasyon uygulamaları yapmak gerekiyormuş dedim kendime. Ama bir şeyi düşünmeyi atlamıştım, ben bu yaşıma kadar hiçbir zaman kitap okumada motivasyon düşüklüğü yaşamamıştım ve böyle ara uygulamalara da ihtiyacım olmamıştı. Hep sevdiğim için, kendi içimden çok istediğim için kitap okumuştum. Mükemmel anne yok tabi, hatalarımızla varız, hatalarımızla iyi bir anne olmaya çalışıyoruz. Ben de burada büyük bir hata yapmıştım.
Dört kitaptan sonra kızımın istediği hediyeyi aldım. Olanlar da bundan sonra oldu zaten, kızım kitap okumayı yine bıraktı. Yine hayatımın hatasını yapıp, “Bir dört tane daha okursan yine hediye alacağım sana” dedim ama eline tek tük kitap almaya başladı, o da benim hatırlatmalarımla. Bir önceki gibi istekli değildi. Hediye işi onu çok cezbetmiyordu sanki. Yine dört kitap bitirmeye karar verdi. Fakat bir baktım ince kitapları seçiyor; basit ve az yazılı olanlardan. Yani hemencecik bitenlerden. O zaman anladım durumu, amaç sadece dört kitap okuma performansını gerçekleştirmek.
Bu noktaya nasıl geldiğimi ve sorunun nerede olduğunu anlayamamıştım, ta ki Özgür Bolat’ın Beni Ödülle Cezalandırma kitabını okuyana kadar. Ben kızımı kitap okuma konusunda ödülle cezalandırmıştım, onun iç motivasyonunu öldürmüştüm.
Ben ödüller vermeye devam ederek onun çok sayıda kitap okumasını sağlayabilirdim ama bu sadece sayısal bir performans olurdu. Ne okuduğunu anlayacaktı, ne de kitap okumaktan zevk alacaktı. Amacı sadece elindekileri hızlıca bitirip hediyeye ulaşmak olacaktı. Kitap sadece bir araç olacaktı, amaç değil.
Özür Bey’in bu kitabını okuyanlar beni anlayacaktır, okumayanlar varsa mutlaka okuyun derim. Ödüller çocuklarımızdaki iç motivasyonu öldürüyor. Dış motivasyonla yapılan bir şeyi de kalitesi düşük oluyor. En kötüsü de öğrenme ve gelişme olayı gerçekleşmiyor. Ödülle birlikte mutsuzluk da, etik dışı davranışlar da beraberinde geliyor. Bunların birbirini nasıl tetiklediğini kitabı okuyunca anlayacaksınız.
Ben bu kitabı okurken ebeveyn kimliğimin dışında mesleğimin gözünden de baktım. Ar-Ge, İnovasyon, Yaratıcı düşünme, proje konuları üzerine çalışıyorum. Çalıştığımız, Ar-Ge projeleri yaptığımız firmalarda hep şunu söylüyorum; Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarını yapacak ekibinizi kurarken bu işin gönüllük esaslı olduğunu unutmayın. Yani inovatif olmayı, inovasyon üretmeyi isteyerek yapmalısınız. Dışarıdan destekle, ödüllerle, teşvik sistemleriyle insanlara Ar-Ge yaptıramazsınız. Yaratıcı düşünmek, farklı ve özgün fikirler üretmek başka bir şeydir. Bunun için içsel bir güce ve enerjiye ihtiyaç vardır. Kitabı okuduktan sonra bunu neden savunduğumu da bir kez daha iyi anladım. Ödül sistemi mekanik işlerde başarı getirebiliyor ama iş düşünmek odaklı işlerde tam tersidir. Çünkü yaratıcı düşünme geniş bir bakış açısı ve derinlik istiyor.
Konu örneklerle ve araştırma sonuçlarıyla o kadar güzel anlatılmış ki…Emeğinize sağlık Dr. Özgür Bolat
Bence tüm firmalar, kurum ve kuruluşlar da daha verimli bir çalışma ortamını yaratmak ve yaratıcı düşünceyi geliştirmek adına bu kitabı okumalı.
Bu arada kitap okuma konusunda kızımda içsel motivasyonu tekrar sağlama çalışmalarım sonuç vermeye başladı. Onunla birlikte okuma saatleri yaparak, bazı zamanlar birlikte okuyarak bu sevgiyi yeniden canlı tutmaya başladık diyebilirim. 🙂