Hayatımda en nefret ettiğim şeylerden biri yemek-içmek konusunda bana yoğun ısrar edilmesidir. Bunu en çok da ikramlarda yaşarım, yemek ya da içmek istemediğim bir şeyin ısrarla ve bir takım yeminlerle bana yedirilip içirilmesine de çok kızarım. Normalde sakin ve sabırlı bir insanımdır ama böyle durumlarda bu özelliğimi yitirdiğim de söylenebilir. Geçmiş yıllarda böyle bir ısrar tablosunda kalbini fena kırmış olduğum kişiler de vardır. Kalp kırmayı sevmem ama o an inanın bunu yapmaktan başka bir çarem de yoktu.
Kızıma da aynı şeyi uygulamaya çalıştım ve çalışıyorum. Yemek yerken “Anne ben doydum” dediyse, daha artık “o tabak bitecek mutlaka“, “Bunu da yiyeceksin” diye ısrar etmem kızıma. Doymuşsa doymuştur, acıkınca zaten kendi bir şeyler yiyecektir.
Kızıma yemek ısrarlarım sadece hiç tadını bilmediği ama inadına yemek istemediği şeylerde olmuştur. Bunu yapmayı da bıraktım zaten. Bir gün hiç tadına bile bakmadığı cevizi zorla yedirmeye çalışmıştım, yarım bir ceviz ile resmen boğuluyordu. Küçük yarım bir cevizin ağzında ne kadar çoğaldığını gördüğümde hayretler içinde kalmıştım. O gün yemin ettim zaten.
Kendi annem de çocukluğumda bana bu konuda çok baskı yapmıştı, bazı şeyleri yemekten hoşlanmıyordum (ki halen de hoşlanmıyorum) bana zorla yedirirdi. Bir gün yine böyle bir ısrar üzerine yemekten sonra midem bulanmıştı ve yediklerimin hepsini çıkarmıştım. O günden sonra annem bir daha bana baskı yapmadı.
Geçtiğimiz bu yaz tatilinde, kaldığımız otelde en çok da bu konuyu gözlemlemiştim. Yabancı anne ve babaların çocuklarını yemek konusunda tamamen serbest bıraktığını, hatta tabaklarına hengi yemekten ne kadar koyacaklarını çocukların kendisinin belirlediğini gözlemlemiştim. Ama Türk anne ve babalar olarak bizlerin yemek konusunda çocuklarımızın hangi yemekten ne kadar yemesi konusunda onların adına karar vererek, zorla yemelerini sağladığımızı gördüm. Yemek sonrası tabaklara doldurulan tatlıların çocuklara zorla yedirildiğine bile şahit oldum. Diğer konularda olduğu gibi yine bu yeme içme konusunda da oto kontrolün bizde olmasını çok seviyoruz.
Obezitenin başlangıç noktasının tam da bu olduğunu düşünüyorum. Çocuklarımıza yemek konusunda sürekli müdahale etmek, herşeyden aşırı yemelerini sağlamak. Böylece de onların daha sağlıklı olacağını düşünmek. Ama bu arada onların şişmanlamasına sebep oluyoruz ve bu şişmanlık diyabet, hipertansiyon, kanser vb gibi hastalıkları da beraberinde getirebiliyor. Çocuklarımızın televizyon, cep telefonu ya da tablet bilgisayar başında geçirdikleri zaman uzadığında ve spor yapmadıklarında bu şişmanlık önlenemez bir duruma geliyor. Özellikle şişman çocuklar sıklıkla şişman yetişkinler oluyorlar.
Bırakılım da çocuklarımız hangi yemekten ne kadar yiyeceklerini kendileri belirlesin. Bize düşen sadece neyin sağlıklı ya da neyin sağlıksız olduğu konusunda onları bilgilendirmek ve doğru yolu göstermek olmalı. Hangi besinlerin zararlı olduğunu onlara anlatmalı ve sağlıklı beslenme konusunda bilinçlendirmeliyiz. Çocuklarımızı daha çok spora yönlendirmeli ve onların daha fazla aktif olmasını sağlamalıyız.
Prof. Dr Osman Müftüoğlu’nun “Çocuklarda obeziteyi azaltmanın 20 yolu“ başlıklı yazısından 20 temel bilgiyi de paylaşmak istedim. bence bunlar çok önemli noktalar.
1-Kesinlikle diyete sokmayınız. Daha sağlıklı yedirmeye, sağlıksız besinlerden uzak tutmaya çalışınız.
2-Ne içtiğini de dikkatle izleyiniz. Çoğu çocuk gereksiz yere ve fazla miktarlarda gazoz, kolalı içecek ve meyve suyu konsantreleri içtiği için yağlanıyor. Su ve ayran içmeye teşvik edin. Meyve suyu isterse, günde bir bardağı geçmemek üzere taze sıkılmış meyve suları ile gideriniz.
3-Çay esaslı soğuk içeceklerden de uzak tutunuz. Bunların da içinde inanılmaz miktarlarda şeker veya sağlığa zararlı fruktoz var.
4-Sağlıklı beslenmenin esaslarını anlatın. Örneğin onlarla mutfakta daha çok zaman geçirip birlikte salata hazırlayıp yemek yaparken onlardan da yardım isteyin.
5-Daha çok sebze ve yoğurt yemeye, daha sık bakliyat tüketmeye teşvik edin.
6-Yağ, un ve şekerden zengin hazır besinleri evinize sokmayın. Bu üçlüyle yapılan ev yapımı yiyecekleri de olabildiğince azaltın.
7-Evinize hazır yemek siparişlerini durdurun. Onları pizzalar ve burgerlerden uzak tutmanın bir yolunu bulun.
8-Yemek porsiyonlarını küçültün, daha az ama daha kaliteli besin tüketmeye teşvik edin.
9-Ayaküstü atıştırmalarını engelleyiniz. Masaya oturarak ve sizinle birlikte yemelerini isteyin. Masada birlikte yemek, yiyecek miktarını azaltıyor, daha yavaş yeme kültürünü güçlendiriyor.
10-Tabağındaki yemeğini bitirmesi için ısrar etmeyin.
11-Besinleri ceza veya ödül olarak kullanmayın.
12-Odalarında tek başına yemek yemelerine müsaade etmeyiniz.
13-Okulda ne yiyip içtiklerini takip edin ve okul yemeklerinin daha kaliteli hale gelmesi konusunda çalışmalar yapınız.
14-Çocuklar atıştırmayı severler ama siz onları sık ve az yemeye teşvik ediniz. Eğer atıştırma konusunda kararlılarsa düşük kalorili, sağlıklı atıştırmalara yöneltin. Kurabiye yerine elma, portakal, şeftali, kayısı; bisküvi yerine salatalık, tuzlu ve yağlı cipsler yerine ceviz, badem, fındık tüketmelerini sağlayın.
15-Aktivite konusunda onlara yardımcı olun, mümkünse evinize yakın bir spor kulübüne üye yapın. Ev ve bahçe işlerinde onlardan yardım isteyin.
16-Alkolden uzak tutun. Bağımlılıklar genelde erken yaşta başlar, hayat boyu sürebilir.
17-14 yaşından küçük çocukların kilo sorunlarında adres bir diyet uzmanı değil, çocuk sağlığı uzmanıdır. Eğer o önerirse tavsiye edeceği bir diyetisyenden yardım alabilirsiniz.
18-Bitkisel de olsalar, hiçbir zayıflama ilacını çocuklarınıza kullandırmayın.
19-Özellikle genç kızlarda yaygın olarak görülen yememe takıntısı sorununa yakalanmamaları konusunda uyanık olun.
20-Çocukların kilo sorununun çözümünde en etkili iki temel değişimin ‘faydalı besinlere yönelmek’ ve ‘eskiye oranla daha çok hareket etmek’ olduğunu aklınızdan çıkarmayın.
Kaynak : http://www.hurriyet.com.tr/cocuklarda-obeziteyi-azaltmanin-20-yolu-23417590