Üniversite son sınıftayım, benim dönemimde de mühendislik okuyanlar ayrıca formasyon dersi de alıp öğretmenlik yapabiliyorlardı. Çevremdekiler bu formasyon dersini almam konusunda çok ısrar ettiler ama ben itiraz ettim, formasyon dersini de almadım.

Endüstri mühendisliği çok istediğim bir bölümdü, hedefimi de tutturmuştum, mühendis olma idealimi de gerçekleştirmeye niyetliydim. Formasyon dersini almadığım zamanlarda, bana biri şunu söylemişti; “Niye öğretmenliği beğenmiyorsun, mis gibi meslek, mühendis olarak iş bulamadığın zaman öğretmenlik yaparsın.!!! Bu söylemdeki üç husus  beni rahatsız etmişti; bunlardan biri “Beğenmemek“, diğeri “Mis gibi meslek“, sonuncusu da “İş bulamadığın zaman yaparsın“.

Öncelikle öğretmenliği, beğenmediğim için değil, böyle bir mesleği icra etme konusunda bir idealim olmadığı için seçmemiştim. Mühendislik yapmak istiyordum ve bir idealim vardı. Öğretmenlik mesleğini bırakın sevmemeyi, çok değer verdiğim bir meslek. Ben çocukken bile annemin uzun eteklerini giyer, öğretmen rolüne girerdim. 🙂 Çok severdim öğretmenliği  ve ilerde bir öğretmen olmayı hayal ederdim. Büyüyünce hedefler değişiyor tabii, bu çok normal. 🙂

Diğeri de “Mis gibi meslek” ifadesinin altında yatan, “kolay, rahat iş“!!! anlamıydı. Hep kızmışımdır, çünkü öğretmenlik kolay bir meslek değildir, rahat bir meslek değildir.

İş bulamadığın zaman yaparsın” hususuna gelince; hiçbir meslek, “Bu olmazsa bunu yaparsın” türden bir meslek değildir. Buna öğretmenlik de dahildir. Bizim toplumuzda bu algıyı çok görüyorum ve kızıyorum. Sahip olduğumuz işleri de bu anlayışla benimsemiyor ve geçici iş düşüncesi ile öylesine icra ediyoruz. Eğer bir çaycı iseniz, ki bu da önemli bir iştir, bu işi de hakkı ile yapmalısınız, sevgi ile yapmalısınız. Ben buna inanır, bunu söylerim.

Mezun oldum, yıllar geçti, 18 yıl özel sektörde çalıştım, bunun 15 yılı üniversitede bir araştırma merkezinde geçti. Öğretmen olmadım ama yıllarca bir eğitim kurumu çatısı altında çalıştım, öğrencilerle birlikte zaman geçirdim, akademisyenlerle birlikte ortak projelerde görev aldım. Sonra eğitmenlik çalışmalarına başladım. Yani bir anlamda öğretmek eylemini de gerçekleştirmeye başladım. Halen de çok severek devam ediyorum.

2014 yılında Sifigu ile ortak yaptığımız İnovatif Çocuklar Atölyesi çalışmalarında ilköğretim öğrencileri ile birlikte olduğumda ve bana “Öğretmenim” diye seslendiklerinde nasıl gururlandığımı anlatamam. Bu çok başka bir duygu inanın.

Öğretmenlik mesleği benim gözümde çok değerli bir meslek. Herkesin yapabileceği bir iş de değil. Bundan dolayı bu işi, kolumda bir bilezik olsun, bir mesleğim olsun diye öylesine seçenleri de doğru bulmuyorum. Bu mesleğe gönül vermek gerekir, sevgi vermek gerekir. Öğretmenlik, sadece öğretmek işi değildir, hem öğretmek hem de karşındakinden de öğrenme işidir. Öğrettiklerini birebir görme, takip etme, değer verme, önemseme işidir. Sabır ve şefkat işidir. Sınıfa girip müfreadatı anlatıp çıkmak hiç değildir.

Tüm Öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Gününü Sevgiyle ve Saygıyla Kutlarım…

Yazar Hakkında

admin

Yorum Yaz