Annemin yaptığı yemekleri ne zaman yaparsam yapayım aynı tadı tutturamıyorum maalesef.. Hep derler ya tarifleri aynı şekilde uygulasan bile yemekler farklı ellerden farklı lezzetlere sahip olur. Sevgiyle yapılan yemeklerin tadı farklıdır. Acele yapılan yemeğin bir başka, öfke ile yapılan yemeğin tadı ise daha bir başkadır. Çoğu zaman bunu fark edemeyiz ama duygular aslında lezzete yön verir.

2 gündür elimden düşüremediğim “Limonlu Pastanın Sıradışı Hüznü” isimli kitap beni çok başka yerlere alıp götürdü. Kitap Can Yayınlarına ait bir kitap, yazarı ise Aimee Bender.. Geçen sene kitap fuarından almıştım bu kitabı ama araya başka kitaplar kaynak yapınca beklemede kaldı. Kitabın bir suçu yok, suç tamamen bana ait. 🙂

Kitabın konusu oldukça ilginç ve sürükleyici.

Bir sabah kalktığında 9 yaşındaki Rose için hayat çok değişecektir. Annesinin yaptığı limonlu pastayı yemeğe başladığında annesinin tüm duygularını da tatmaya başlar. Hep güleryüzlü mutlu görünen annesinin aslında içinde ne kadar çok hüzün biriktirdiğini anlar. Annesinin aslında başka bir ikinci hayatı olduğunu da keşfeder. Ve bu sırrı hep taşır.

Fark ettiği bu yeteneği onun ömür boyu yalnız bırakmayacaktır ve bu yeteneği ile yaşamayı öğrenir. Rose, yediği her yemekte o yemeği yapan kişinin duygularını hisseder. Örneğin, içinde maydanoz olan bir yemeği yediğinde, tarlalarda o maydanozu toplayan kişinin kızgınlığını bile tatmaktadır. Paketli ürünlerin tüm fabrikasyon tatları, hangi sebzenin ve meyvenin organik olup olmadığını, peynirin taze sütten yapılıp yapılmadığını bilir.

“Annem formaliteleri hallederken doktor bana Louisiana’daki bir fabrikadan çıkma, sıcak bir şekerleme topu halindeyken çeşnisi katılan ve sonra dairesel küçük masalarda soğutulan, sonra da beyaz mukavva bir sapın tepesine yerleştirilen vişneli bir lolilop uzattı”

“Beyaz ekmekten jambonlu, peynirli, hardallı ve evde hazırlanmış bir sandviçti. Ortasında bir sap marul vardı. Yemeklik kısmı fena değildi. Ekmeği sıradandı. Yorgundu marul toplayıcıları. Fakat bir bütün olarak sandviçte bir tür bağırtı duyuyordum. Beni sevin, beni sevin diye basbayağı yüksek sesle bağırıyordu.”

Rose büyüdüğünde ise bu yeteneğini kullanarak aşçı olmaya karar verir. Ama abisi onun kadar şanslı olamayacaktır.

Kitapta bir ailenin içindeki ilişkiler ve iletişim konusu da oldukça güzel anlatılıyor.. Bence her anne ve baba bu kitabı okumalı..

Kitapta tasvirler oldukça fazla, bazen en heyecanlı bölümünde o kadar uzun tasvir cümleleri geliyor ki, bir an önce bu tasvir olayı bitsin diyorsunuz. Ama kitap çok sürükleyici.

Son zamanlarda okuduğum en ilginç kitaplardan biriydi, kesinlikle tavsiye ederim. Bu kitabı okuduktan sonra yemek yapma işinin aslında duygularla ne kadar çok bağlantılı bir iş olduğunu bir kez daha fark ediyorsunuz..

Şöyle güzel bir kahve yapın kendinize, bir de limonlu bir dilim kek alın yanınıza ve bu kitabın lezzetini çıkartın.. 🙂

 

Yazar Hakkında

admin

Yorum Yaz