Gecenin bir yarısı uyku tutmayınca açtım bilgisayarımı ve sabah yapmayı planladığım “Hikaye Sepeti” ni oluşturmaya başladım. Çok sevdiğimiz ve kızımın da en yakın arkadaşı olan Meryem gelecekti bize. Çok uzun zamandır görüşmeyen iki eski dost birlikte zaman geçireceklerdi. Bundan dolayı da onlara sürpriz bir oyun yani “Hikaye Sepetini” yapmayı tasarlamıştım.

Gecenin bir yarısı aklıma gelen kelimeleri yazdım, sonra minik kağıtlar şeklinde katlayıp ayarladığım küçük bir sepete doldurdum.  Amacım onlara hikaye yazdırmak ve hayal güçlerini biraz zorlamaktı.

Tabi bizim iki kızın buluşması çok heyecanlı oldu, birbirlerine doyasıya sarıldılar ve sonra tüm sepetlerdeki oyuncaklar odanın ortasına döküldü, evler kuruldu,  karakterler belirlendi ve evcilik oyunlarına başladılar.. Epey sessizce birlikte oyun oynadılar.. Daha sonra hikaye sepeti ile yanlarına giderek birer kağıt seçmelerini istedim ve seçtikleri kağıtta yazan kelimeden bir hikaye üretmelerini ve bunu da yazmalarını istedim.. Ve odadan dışarı çıkıp onları hayal güçleri ile baş başa bıraktım.. Epey ses çıkmadı bizimkilerden, bir baktım ki bunlar yine oyun oynuyorlar.. “Eee hani hikaye yazacaktınız, ne oldu?” dedim, “Oooo çoktan yazdık, masanın üstünde okuyabilirsin” dediler.

Bu hız beni biraz endişelendirdi, kağıtları elime aldığımda da beklediğim hayal kırıklığını yaşadım zaten. Meryem’e “Elma” kelimesi gelmişti ve o da aşağıdaki satırları yazmıştı..  Meryem, bilim tarihine geçen Newton’un yerçekimini buluşunu sağlayan Elma hikayesini anlatmıştı.. 🙂 Kendi hayal gücünden biraz uzak..

20160811_155641

“Bir adam ağacın kenarında uyurken kafasına bir elma düşmüş ve adam uyanmış, uyandığında yere düşen elmayı fark etmiş ve yer çekimini bulmuş..” Meryem.

Kızım ise “Dondurma” kelimesini seçmişti.. Daha önce birkaç masal denemesi olmuştu, ondan bir hikaye bekliyordum ama o da beni şaşırttı ve aşağıdaki minik anlatımı yazmıştı..

20160811_155742

“Birgün 5 çocuk dondurma yemeye gitmişler. Bu çocukların adları Meryem, Defne, Beren, Derin ve Kavin’miş. Çok eğleniyorlarmış. Sonra herkes eve dağılmış.” Yaren.

Baştan savma işleri hemen anlarım ben.. 🙂 Sevmediğim için de hemen fark eder, itirazımı yaparım.. Tabii kızlara da itirazımı yaptım. Aslında bu yazdıkları da elbetteki bir düşünmenin ürünü ama istediğim şey böyle değildi..

Bir sandalye çektim, karşılarına oturdum ve bunların hikâyeden uzak anlatımlar olduğunu, biraz daha hayal güçlerini zorlayabileceklerini söyledim. Aslında onları da anlıyorum, akılları evcilik oynamaktaydı ve bu hikaye yazma işini de hızlıca bitirmek istediler sanırım..

İtirazımı yaptıktan sonra, “Ve sıra ben de” diyerek bir kağıt seçtim.. Enerji meselesi galiba, ben de “Kurşunkalem” kelimesini çektim.. 🙂 Ve aşağıdaki hikayeyi o anda uydurarak onlara anlattım.

“Nazlı’nın odasında rengarenk boya kalemleri ile çok sayıda kurşun kalemler varmış. Anne ve babası Nazlı’ya çok sayıda kalem alırlarmış. Ama o hiçbiri ile ilgilenmez, ne resim yapar, ne de yazı yazarmış.. Bundan dolayı da kalemler çok üzülürmüş.. Kalemliklerinde sessizce ve üzüntüyle Nazlı’yı beklermiş. Kurşun kalemler içinde bir tane bir kurşun kalem varmış ki, bu en güzeliymiş.. dışı da içi de tam karaymış. Sivri ucuyla baş köşede Nazlıyı beklermiş. Çok güzel yazılar yazacağını iddia edermiş. Ama Nazlı bu kalemi de hiç eline almamış. Gel zaman git zaman Nazlı odasını değiştirmek ve büyük bir temizlik yapmak istemiş. Kullanmadığı tüm kalemleri de çöpe atmış.. Kalemlerin hepsi özellikle siyah kurşun kalem çok üzülmüş.. Çöp kutusunda üzgünce dururlarken, kağıt ve plastik toplayan Emre isimli çocuk bu kalemleri görmüş ve sevinçle hemen yanına almış. Kaleme çok ihtiyacı varmış ama yeterli parası olamadığı için alamıyormuş. Özellikle Siyah kurşun kaleme çok bayılmış.. Bir defteri varmış Emre’nin ve yazı yazmayı çok severmiş.. Bazen kalemi olmadığı günler bir şey yazamadığı için çok üzülürmüş. Ama şimdi birçok kalemi varmış.. Emre, sürekli yazmaya devam etmiş.. Resimler de yapmış renkli kalemlerle ama siyah kurşun kalemle hep hikayeler yazmış..

Aradan yıllar geçmiş, emre büyümüş, hem çalışıp hem okumuş ve sonunda başarılı bir yazar olmuş.. Hem de çok ünlü bir yazar.. Bir televizyon programında ona sormuşlar, başarını kime borçlusun diye,, kurşun kaleme borçluyum demiş..

Bir çırpıda anlattığım hikayeyi merakla dinledi bizimkiler… Ve onlara şunu söyledim;

“Hikaye yazmanız mümkün, bunun için çok hayal etmeniz ve bir de çok okumanız lazım.. Okumaktan ve yazmaktan vazgeçmeyin..”

Bir daha ki sefere de söz verdiler.. Bakalım artık.. 🙂

 

Yazar Hakkında

admin

Yorum Yaz