Canım Kızım;
Tam da beraber yatağa girip sarmaş dolaş yatarken ve her günkü rutin uyku öncesi sohbetimizi yaparken sordum sana;
“Yaz okulun nasıl geçti bugün, eğlendin mi?”
“Hem de çoook eğlendim” dedin, sözcüklerin ile loş odada ışıl ışıl parlayan gözlerin nasıl da uyumluydu. Gözler konuşur derler ya, evet gözler gerçekten de konuşur. Hem de en hakikatli konuşanlar da onlardır.
Sonra o vurucu cümleyi söyledin bana;
“Keşke sen de çocuk olsaydın”…
“Neden?” dedim,
“O zaman sen de benim gibi orada olurdun ve birlikte mutlu olurduk” dedin 🙂
Kızımmm…
Sen mutlusun ya ben senin mutluluğunla inan çok mutluyum.
Biliyormusun, ben seninle yeniden çocuk olmayı öğrendim, yeniden nasıl mutlu olunuru keşfettim.
Mutluluğun çok uzaklarda değil de, tam da yanı başında yani kendi içinde saklandığını öğrendim.
Seninle buldum ben onu. İçimdeki senle..
Ben yaz okuluna gitmesem de içimdeki çocuk bil ki o anda, orada seninle birlikte.. Seninle kahkaha atıyor, seninle keşfediyor.
Yani yalnız değilsin…
Büyürken bile bu mutluluğun elini hiç bırakma, o zaten seninle birlikte. Elini bıraktığında tıpkı kalabalıkta kaybolmuş küçük bir çocuk gibi yalnız ve korkak kalacaktır. Sen de onu çılgınlar gibi o kalabalığın içinde arayıp bulmaya çalışacaksın.
Ola ki bir gün mutluluğun elini bırakırsan ya da bırakmak zorunda kalırsan onunla bir anlaşma yap.. “Eğer kaybedersek birbirimizi, ikimizin de bildiği yerde buluşalım” diye söyle ona.. Ve bu yeri birlikte seçin.
Bu anlaşmayı yaparsan, ne mutluluk kaybolmaktan korkacak, ne de sen onu kaybetmekten korkacaksın.
Kızım, hep mutlu olman dileği ile.