Yoldayım, iş için İskenderun’a gidiyorum ve radyoları karıştırırken bir psikologla yapılan sohbete denk geldim. Sohbetin konusu, şu son günlerde gündeme bomba gibi düşen Pokemon go oyunu ve dolayısı ile de bilgisayar oyunları bağımlılığı üzerineydi.  Ben genelde araba yolculuklarında müzik dinlemeyi tercih ederim ama konu çok ilgimi çekti ve sohbeti de sonuna kadar dinledim.

Pokemon go oyunu şimdiye kadar hiç duymadığım ve oynamadığım bir oyun. Son günlerde herkesin bir hevesle ve bağımlılıkla bu oyunu oynadığını ve sanal bir dünyada, çevrelerinde birfiil pokemon avına çıktıklarını öğrendim. Aslında geçmişi çok eski bir oyunmuş.. Oyunun tarihi ile ilgili bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

Pokemon go çılgınlığı şuanda tüm dünyayı sarmış durumda. Biraz internetten araştırdım, Pokémon Go ile birlikte oyunu oynayan kullanıcılar, akıllı cihazları ile gerçek dünyada Pokémon yakalayabiliyorlar, birbirleri ile savaştırabiliyorlarmış.  Tamamen bir sanal yaşam oyunu yani. Oyunu oynayanlar, telefonlarına indirdikleri uygulamayı kullanarak çevrede bulunan Pokemon’ları belirleyip, telefon kamerası ile gördükleri Pokemonlara “Poke Topu” ile vurarak onlara sahip olabiliyorlarmış. Radyodaki sohbette sunucu anlatıyordu; otobüste adamın biri pokemon avlayacağım diye otobüsün içinde kalabalıkta bir oradan bir oraya dönerken bir kadına hızlıca çarpmış, ve bundan dolayı da kısa bir gerginlik yaşanmış. Bu kadar ilginç yani.. 🙂

Hayatımda hiçbir zaman bilgisayar oyunları ile aram hiç iyi olmadı. Hiç sevmedim ve sanıyorum bundan sonra da sevmeyeceğim. Biliyorum, bu ayrı bir merak ve zevk konusu ama bu ikisi bende inanın hiç olmadı. Şimdi kızıma bakıyorum, bazı oyunları  oynamasını seviyor. Ama ona tablet bilgisayarda tanıdığım süreyi kısıtlıyorum. Çünkü bu şekilde daha rahat bir kontrol sağlayabileceğime inanıyorum. Yasaklamanın faydasına da inanmıyorum. Çünkü konulan yasak, yasaklanan şeye karşı daha fazla merak ve istek uyandırıyor. Daha tehlikeli şeylere kapıyı aralıyor.

Radyoda konuşan psikolog da bu şekilde önerdi zaten ve yasaklamanın bir faydası olmadığını özellikle belirtti. Önemli olan kontrollü oynamak, bağımlı hale gelmemek ve gerçek dünyanın farkında olmak.  Oyun bağımlılığın tıpkı bir alkol  ve sigara bağımlılığı gibi olduğunu ve beynin kimyasını değiştirdiğini de ekledi. Hatta çocukluktan başlayan bilgisayar oyunları bağımlılığının büyüdüklerinde onları başka bağımlılıklara (alkol, sigara vb.) da itebileceğini söyledi.

Şu anda yetişkinler, çocuklar yani milyonlarca kişi bu pokemon go oyunu oynuyormuş. Dışarıda sanal bir dünyada pokemen avlıyorlar.  Yaratılan bir sanal dünyada insanlar adeta bir macera yaşıyorlar.

Bildiğim bir şey var ki, gerçek dünyanın her anını doyasıya yaşamak çok daha önemli bence. Sanal dünya ile gerçek dünya arasındaki ayrımı iyi bilerek bu oyunları oynamak lazım. Oynamamayı tercih etmemek de mümkün, ben böyle yapıyorum. Bu tercihim sevmediğimden dolayı. Ama oynamayı seven insanlara, bu oyunları oynama demek mümkün değil, doğru da değil.  Bu oyunları oynarken kontrolü elden bırakmamaları, bir bağımlı hale gelmeden oynamaları gerekiyor. Bu kontrolü yetişkin insanlar için ancak kişinin kendisi yapabilir. Çocuklar için de bu kontrolü anne ve babaların yapması gerekiyor. Onları bilgisayarla, cep telefonları ile başbaşa saatlerce bırakmamak gerekiyor. Çünkü çocuklar bu kontrolü tek başlarına sağlayabilecek yetiye sahip değiller.

Hayat kısa ve her anı çok önemli.. Gerçek dünyayı da doyasıya yaşamak lazım. Sanal dünyada saatlerce pokemon avlamak yerine, doğada kelebeklerin uçuşuşuna tanıklık etmek daha güzel bence, ne dersiniz?

 

Yazar Hakkında

admin

Yorum Yaz