Bir şeyler yazmak istemeyip de kelimelerin bir türlü dökülmediği bir andayım. Yazacak çok şeyim var ama nereden nasıl başlayacağımı da bilmiyorum. Garipsi bir şey yani anlayacağınız.
Oturdum bir mekana, fonda sevdiğim bir müzik ve çok sevdiğim kahvemle beyaz sayfaya bakıp duruyorum. Bir başlangıç kelimesi arıyorum kendime. Biliyorum ki, bu ilk kelimeyi bulursam devamı gelecek ve ben kendimi durduramayacağım. Tıpkı, ağlamak gibi.
Acaba kızıma yazmak istediğim şu mektubu mu yazsam diyorum. Geçen gün bana dediği “Sen benim iyi ki Annem olmuşsun” dediği cümlenin arkasına yazacağım çok şey var ona. Tüm vicdan azaplarımı, suçluluk duygularımı sıfırlayan bu cümlenin bana verdiği mutluluğu anlatmak istiyorum ona.
Ya da bir girişimci olarak elime aldığım broşürümün bana verdiği o coşkuyu, o müthiş duyguyu mu yazsam bilemiyorum. Hayallerime adım adım ulaşmanın verdiği mutluluğu anlatmaya başlamak için ilk doğru kelimeyi düşünüyorum. Ama içimde çok büyük bir coşku var, bunu çok iyi biliyorum.
Sonra, çok sevdiğim bir dostumun beni etkileyen mücadelesi ve yüzündeki hüznü aklıma geliyor. Ona hitaben birşeyler yazmak istiyorum. “Sakın vazgeçme, herşey iyi olacak, kapanan bir kapının ardından çok daha güzel bir kapı açılacak” demek istiyorum kendisine. Yüzüne karşı söyledim ama sanki yazarak söylemek daha etkili olacakmış gibi geliyor bana.
Yazacak çok şey var biliyorum, ama hangisinden başlayacağımı bilmiyorum…
Biliyorum birazdan ilk kelime gelecek…
Ve ben başlayacağım bu ilk kelimeyle doyasıya yazacağım, satır satır, en büyük coşkuyla..
İlk kelimeyi bekliyorum ben şu anda.
Biliyorum, beklemek de önemli bir adım aslında.