Çok erken saatlerde yazıyorum bu satırları. Uyku tutmayınca aldım kahvemi elime boş bir sayfa açtım kendime.
Birşeyler var aklımda yazmak için ama toparlayamadım bir türlü, bir süre baktım bu boş sayfaya.
Sonra düşündüm, boş bir sayfaya neler yazılmaz ki aslında;
Örneğin, hiç peşini bırakmadığınız bir hayalinizi yazabilirsiniz, yazdıkça o hayale daha yaklaştığınızı hissedersiniz sanki. Hayaliniz tam da bunu istiyordur belki, “beni satırlara aktar ki, evrene pozitif mesajı ilet” der size..
Ya da yapılacak onca işin listesini çıkartıp, sonra “tüm bu işler de gerekli mi ki, boş ver kendine zaman ayır” dersiniz belki de. İşler yazıldıkça ne kadar da gereksiz olduğu ortaya çıkar böylece.
Birine duyduğunuz öfkeyi tüm hoyratlığıyla aktarabilirsiniz boş sayfaya. Sonra derin bir nefes alırsınız, öfke, sizden boş sayfaya çoktan akıp gitmiştir. “Neden şimdiye kadar bunu hiç yapmadım” derseniz kendinize.
Anıları yazarsınız belki de, “yazayım ki unutulmasın” derseniz.
Belki de kafanızda bir karakter geziniyordur, bu karakteri konumlandıracak bir hikaye yazarsınız açtığınız boş sayfaya. İlk kelimeyi yazmak yeterli olur, hikaye bu kelimenin peşinden gelmeye başlar belki de. Hikayenin baş kahramanı siz iseniz yazmak ya çok kolay olur ya da çok zor.
Kelimelerle aranız yoksa o gün, çizgilerle dans edersiniz bu boş kağıtta. Ressam olmaya gerek yok, çizilen her çizgi sizi anlatır aslında. Her karalamanın ardında siz varsınızdır, sizin hikayeniz vardır.
Biliyormusunuz, boş sayfalar güzeldir. Sizin yegane özgürlük alanınızdır.
Her yeni güne boş temiz bir sayfa açarak başlanmalıdır.