Kendimi bildim bileli yazmayı çok seven biri oldum. Son 16 yılımı projeler yazarak geçirdim, halen de devam ediyorum. Yaren’in doğumu ile birlikte blog yazmaya da başladığımda bunun geçici bir heves olmadığını ve yazma sevdamın uzun soluklu devam edeceğini biliyordum. Ve öyle de oldu zaten, 6 yıldır blogda yazıyorum.
Yazmanın insanın kendini en iyi ifade eden bir iletişim aracı olduğuna inanıyorum. Sözle anlatamadıklarımızı doğru kelimelerle güçlü bir şekilde anlatabilmemiz mümkün olabiliyor. İyi yazmanın, güçlü bir kaleme sahip olmanın yetenek işi olduğu doğrudur ama en azından aklımızdakileri ifade edebilecek kadar da kendimizi bu konuda geliştirmemiz gerektiğini inanıyorum.
Yazmak insana iyi geliyor. Öfkelendiğinizde elinize bir kağıt kalem alın ve tüm duygularınızı yazmaya başlayın. Öfkenizin içinizden kağıda nasıl aktığını ve yazı bitip son noktayı koyduğunuzda içinizdeki öfkenin nasıl da yok olduğunu göreceksiniz.
İş hayatında mesleki başarının kazanılmasında bile yazma yeteneğinin önemli olduğunu düşünüyorum. Üretimde çalışan bir mühendis de olsanız, tamamen teknik işlerle uğraşan bir personel ya da bir doktor da olsanız hiç fark etmez, yazmanın mesleki gelişiminizde çok önemli etkisi var. Müşterinize ileteceğiniz bir bilgiyi doğru kelimelerle ifade edebilmek, patronunuza üretimde yaşanan sıkıntıyı bir e-posta ile anlatabilmek için ifadelerinizi doğru ve anlaşılır yazmanız gerekiyor.
Teknoloji her geçen gün gelişiyor, hayatımıza önemli kolaylıklar getiriyor ama gelişen teknolojinin yazma yeteneğimizini, de yok ettiğini görüyorum. Artık, kısa mesajlarla derdimizi anlatıyor, hazır ifade resimleri ile duygularımızı karşıya belirtiyoruz. Bir arkadaşımızın başarısını tebrik etmek için, “Seni tebrik ediyorum arkadaşım, başarılarının devamını diliyorum” cümlesini yazmak yerine, iki adet alkış ifadesini göndermeyi tercih ediyoruz. Ya da “Seni çok seviyorum, sen benim için çok değerlisin” demek yerine kırmızı bir kalp işareti göndermek yeterli oluyor. Artık yazmıyor, kısa ifadelerle anlaşmaya çalışıyoruz.
Sosyal medyada uzun yazıları bile artık okumuyoruz, tek bir fotoğraf daha çok dikkatimizi çekiyor. Yazmayı bıraktığımız gibi, yazılanları da okumayı bırakıyoruz.
Eskiden mektuplar yazardık, şimdi artık hiç mektup yazmıyoruz. Özel günlerde sosyal medya üzerinden atılan kısa mesajlarla özel günlerimizi kutlamak yetiyor artık.
Elbetteki değişime ayak uydurmamak mümkün değil ama bazı şeylerin de yok olmasına izin vermememiz gerekiyor.
Kompozisyon yazmak, sadece okullarda çoğu zaman anne ve babaların çocuklarının yerine yaptığı bir ödev çalışmasından öteye gitmiyor. Çocuklarımızın yapmasına izin vermiyoruz çünkü mükemmellik arayışımızda olduğumuz için bu konuya da hemen müdahale ediyor, ortaya mükemmel bir yazının çıkması için uğraşıyoruz. Çocuğumuzun bu yazma deneyiminde birşeyler öğrenebilmesine de engel oluyoruz böylece.
Bundan 3 yıl önce bir mülakat görüşmesi için yeni mezun olmuş gençlerle görüşeceğimiz zaman, mülakat sonunda onların yazma yeteneğini de ölçmek için küçük bir test yapmaya karar verdik. Çünkü çalışacak gençlerin proje yazım sürecinde bizlere destek olmasını istiyorduk. Mülakat görüşmelerinin sonunda gençlerden kendi lisans tezlerini bir sayfalık bir özet yazı ile anlatmalarını istedik. Sonuç gerçekten beklediğimizden çok farklıydı. Kendi tezlerini çok kısa bir zaman önce okullarına sunmuş olan bu gençler ne yazık ki bu tezlerini yazılı olarak anlatamamışlardı. Gençlerin yazdıklarından hiçbir şey anlamadık. Tez konusunun ne olduğunu bile tam olarak çıkaramadık. Cümleler arasında kopukluklar vardı, giriş, gelişme ve sonuç diye hiçbir şey yoktu. Belki çok iyi bildikleri bir konuyu yazarak ifade etmekte çok zorlanmışlardı.
Testlerle dolu bir eğitim sürecinin sonunda çocuklarımızın ve gençlerimizin mükemmel bir yazma yeteneğinin olmasını zaten beklemek bir hayal oluyor. Ama eğitim sistemimizde buna önem vermemiz gerektiğine inanıyorum. Herkesin çok iyi bir yazar olması gerekmiyor ama en azından bir sayfalık bir özet konuyu bile anlatabilme yeteneğine sahip olmaları gerekiyor.
Aslında bu yeteneğin geliştirilmesi çalışmalarına çocukluktan itibaren başlanması gerekiyor.
Peki neler yapabiliriz; İşte benim önerilerim,
Her Çocuğun Bir Defteri olsun. Gittiğiniz her yerde bu defteri yanınızda taşıyın ve tablet bilgisayar yerine eline bir defter ve bir kalem verin
Bir Günlük Tutma Alışkanlığı Kazanmasını Sağlayın: Geçen sene bir günlük tutması için defter almıştım kızıma. Düzenli tutmuyor ama ara ara birşeyler yazıyor. Bu bir başlangıç ve kendini bu konuda geliştireceğine inanıyorum. Ama ilk adımı atmak önemli.
Hikayeler Yazmasını İsteyin: Bir hikaye defteri alın, ve ondan kendi hikayelerini kurgulamasını isteyin. Yaren’in de böyle bir defteri var. Şimdiye kadar iki kısa hikaye yazdı. Birkaç tane de resimli, kısa konuşmalı hikaye yazdı. Okullarda hikaye yazma tekniklerinin de verilmesi önemli olacaktır.
Okumak, Okumak ve Okumak: Yazmak, okumak ile ilişkilidir. Bu nedenle çocuğunuzu bol bol kitap okuma konusunda teşvik edin, kitap okuma alışkanlığı kazandırın. Çok okumak, yazma yeteneğini geliştirir. Bu biz yetişkinler için de geçerli. İyi iyi bir okuyucunun yazma yeteneği de iyidir.
Proje Yazım Eğitimleri Olmalı: 5. sınıftan itibaren çocuklarımıza proje yazma eğitimlerinin verilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu ders ile çocuklarımıza bir fikri projelendirme ve bu projeyi yazılı olarak sunabilme yeteneğini kazandırmak mümkün olacaktır.
Kompozisyon Çalışmaları: Okullardaki kompozisyon çalışmalarında öğrencilere konuları serbest bırakmanın onları yazmaya daha çok teşvik edeceğini düşünüyorum. Konuyu seçmeyi onlara bıraktığınızda daha bir hevesli oluyorlar.
Örnek Olun: Çocuklar anne ve babalarını örnek alırlar. Kitap okuma alışkanlığı olan bir çocuğun anne ve babasında da aynı alışkanlığa sahip olduğunuzu görürsünüz. Çocuk, anne ve babasını da yazarken gördüğünde bu davranışı modelleyecektir. Sizin de elinizin altında bir defter ve bir kalem olsun. Notlar alın, fikirlerinizi yazın. Çantanızın vazgeçilmez aksesuarlarından biri defter ve kalem olsun.
Ernest Jünger’in Dediği Gibi
“Okumak, bir insanı doldurur; konuşmak onu hazırlar, yazmak ise olgunlaştırır”