Çocukluğumun bazı sahnelerini çok net hatırlarım. Bunlardan biri de, bir arkadaşımın beni kuzeni ile tanıştırdığı gündür. Sanıyorum 7 yaşlarındaydım. Tanıştırdıktan sonra üçümüz oynamaya başladık ama ikisinin arasındaki samimiyeti çok kıskanmıştım. Benim en iyi arkadaşımdı ve o gün de öyle olmasını istiyordum. Sonra kuzeninin de beni sevmesini benimle iyi arkadaş olmasını istedim. Çünkü ben de onu çok sevmiştim. Beni sevmesi ve iki iyi arkadaş olabilmek için pek çok şey yaptığımı hatırlıyorum. Kızın peşinden koşmadığım kalmıştı. Onu güldürmek için bir sürü şakalar yapmıştım. Amacım beni çok sevmesiydi.
Sonra bu özelliğim farklı şekilde devam etti. İnsanları hep sevmek istedim, iyi dostlar kazanmak istedim. Kimseyle kötü olmayı, kavgalı olmayı hiç istemedim. Sevmek kadar sevilmek de önemli oldu benim için. Bunun bana kazandırdıkları olduğu gibi kaybettirdikleri de oldu. En önemlisi çok güzel dostluklar kazandım. Ama bir o kadar da insanları kırmamak ve üzmemek adına yaptığım fedakarlıkların bazı insanlarda boş çaba olarak kaldığını görünce de çok üzüldüm, çok kırıldım. Herkesin aynı iyi düşüncelerde olmadığını görmek beni üzdü. Yok sayamadım, aman boşver diyemedim. Bazı zamanlar beni sevmeyen ve beni üzmek için elinden geleni yapmak isteyenleri düşündüm. “Acaba neyi yanlış yaptım ben” dedim. Suçu önce hep kendimde aradım. Ama sonunda artık öğrendim ki, suç bende değil. Ben elimden geleni yaptım. Bundan sonrası yapılması gereken tek şey, o kişiler için üzülmemek.
Bu yaşıma geldim, çok şey yaşadım. Farklı insanlar tanıdım. Çoğunluk güzel insanlar oldu çevremde. Elbette ki istemesem de çevremde, kalbinde bir gram iyilik bulunmayan ve bencil insanlarla da bir araya geldiğim oldu. Ama ilkemden vazgeçmedim. O kişi ile bir ortamda bulunmam gerekiyorsa buna uyum sağladım ama asla saygısızlık etmedim. İkiyüzlülük de yapmadım. Bir insanı sevemiyorsam çok netimdir. Seviyormuş, önemsiyormuş gibi yapmam.
“Keşke herkes de böyle düşünse derim” her zaman. Herkes birbirini sevmek zorunda değil ama en azından aynı ortamlarda bulunduğumuzda saygıyı da unutmasak. Örneğin birlikte bir iş yapılıyorsa önce iş desek, duyguları karıştırmasak. Bir takım çalışması halinde o işi tamamlasak. Hedeflerimize ulaşsak.
Bunun sağlıklı bir toplum için de önemli olduğunu düşünüyorum. İnsanların birbirine saygı göstermesi ve aynı hedef için çalışıyorlarsa işbirliği yapması, takım çalışması içinde olması çok önemli. Eğer aynı aile içinde yer alan bireyler isek, o ailenin birliği ve mutluluğu için saygıyı yardımlaşmayı eksik etmememiz lazım. Hiç sevmiyorsak bile en azından bunu yapabilmek önemli.
Çocuklarımıza da bunu öğretebilmek çok önemli. Birbirini sevmelerini ve saygı göstermelerini öğretmeliyiz. Aynı takım içinde işbirliği yapmayı, aynı hedef için çalışabilmeyi öğretmeliyiz. Bencil olmamayı, yardım edebilmeyi öğretmeliyiz. Bunu başarabilirsek, çocuklarımız birer yetişkin olduklarında da bu karaktere sahip olacaklardır. Hem kendileri mutlu olacaktır hem de çevresindeki insanları mutlu edeceklerdir. Ve her ne yapıyorlarsa yapsınlar başarılı olacaklardır.
Şimdi kızıma bakıyorum ve kendimi görüyorum onda. Sevgi pıtırcığı olarak anılır benim kızım. Çok sever ve çok sevilmek ister. Sevdiği insanlara da sevgisini çok güzel gösterir. Ama aynı şeyi karşısından da ister. Geçenlerde sevdiği bir arkadaşının kendisine küsmesine o kadar çok üzülmüştü ki. Daha yolun başında ve çok şey yaşayacak. Bazen çok kırılacak, bazen çok mutlu olacak. Ama umarım hayatında çok sever ve çok sevilir. İyi ve kalbi güzel insanlarla birlikte olur. Ama hayatında bencil, çıkarcı, sevgisiz insanlarla da karşılaşılacaktır. Umarım bunlarla baş edebilme ve onları değiştirebilme gücüne de sahip olur. Tek dileğim bu.
Bencilliğin, çıkarcılığın, iki yüzlülüğün, sevgisizliğin ve saygısızlığın olmadığı bir dünya diliyorum bu gün. Başka bir şey de demiyorum.