Geçenlerde Bir TED Talks konuşması dinliyorum, konuşmanın konusu ise Yeni Fikirler Nereden Gelir?. İlgi alanım olduğu için konuşmayı sonuna kadar merakla dinledim. Sizlerle de paylaşayım, bence çok güzel bir konuşma mutlaka dinleyin.
Konuşmada, İngiltere’de kahve içme alışkanlığının başlaması ve Kahve evlerinin açılması ile birlikte ülkede yaratıcı ve yenilikçi fikirlerin üretilmeye başlandığından bahsediyordu. Kahve evlerinin sayısının artmasının entelektüel gelişime katkısı bizzat gözlemlenmiş. Kahvenin zihni açan, enerji veren ve sizi daha uyanık yapan etken bir içecek olduğu bilindik bir gerçek. Kahve içtiğinizde kendinizi canlanmış, enerjik hissetmeye başlıyorsunuz ve daha çok üretmeye başlayabiliyorsunuz. Ama burada diğer en önemli etken ise, kahve evlerinde (coffee house) yani diğer bir adı ile kafelerde insanların bir araya gelerek sohbet etmeleri ve birbiriyle iletişim kurmaları. Farklı deneyim ve bilgi birikimine sahip insanların bir araya gelerek konuştuğu, paylaştığı bu ortamlarda fikirlerin üretilmesi de gayet normal. Fikir üretirken en çok ihtiyaç duyulan şey de bilgi, deneyim, görsellik. Yani ne kadar çok malzeme olursa o kadar çok yeni fikir üretebilirsiniz. Kahve evlerinin ya da diğer kullandığımız adıyla kafelerin bu sinerjiyi sağlamadaki payı oldukça yüksek.
Yalnız olduğunuzda da bazen aklınıza çok yeni fikirler gelebilir ama aslında bu yeni fikirlerin oluşması için gerekli kuluçka zamanı çok öncesine dayanır. Bu kuluçka döneminin oluşmasında da yaratıcılığı destekleyen çevresel faktörlerin etkisi büyüktür. İnsanlar ne kadar çok bir arada olduğunda, paylaştığında, iletişim kurduğunda yenilikçi fikirlerin daha çok üretildiğini görmek mümkün.
Yine uzman bir ekibin yaptığı araştırmada, bir laboratuvarda çalışan insanların, laboratuvarlarda yalnız iken değil de, ekibin bir araya gelip toplantılar yaptığı zaman yeni fikirlerin ve projelerin oluştuğunu belirlemiş. Bu nedenle de beyin fırtınaları ve arama konferanslarının yeni fikirler oluşturmada önemi büyük. Bir kişinin fikri, başka bir fikrin gelişmesine neden olabilir. Bir başkasının sunduğu bir bilgi, sizin sorununuzu çözmeye yarabilir.
Son iki yılda kahve içilen kafelerin sayısı hızlıca arttı. Gencinden en yaşlısına kadar herkes buralarda buluşup kahve ve çay içiyor artık. Ben de arkadaşlarımla buluşmak istediğimde bu yerleri tercih ediyorum. Bir kahve ya da çay içerken birlikte sohbet etmek iyi geliyor. Bildiğiniz gibi, bizim kahve kültürümüz çok daha eski. 1517 yıllarına dayanan bir geçmişi var..
Son zamanlarda kahve ve çay içilen mekanlarımızı gözlemlediğimde, oraya gelenler içerisinde çoğu insanın aslında otururken hiç sohbet etmediklerini ve artık şu elimizden düşürmediğimiz cep telefonlarına başları eğik bir biçimde oturduklarını görüyorum. Ve o zaman kendi kendime sorguluyorum, madem birbirimizle hiç konuşmayacağız, sohbet etmeyeceğiz sadece cep telefonlarından sosyal medyada gezineceğiz, o zaman neden arkadaşlarımızla, sevdiklerimizle buradayız. Bu bir tercih ama böyle bir ortamda paylaşmanın ve iletişimin daha önemli olduğunu düşünüyorum.
Yukarıda bahsettiğim konuşmaya dönersem, konuşmacının bahsettiği kahve evlerinin, kafelerin, çay içtiğimiz mekanların, yeni fikirlerin üretilmesine destek veren mekanlar olduğu bilgisi artık gerçekliğini yitiriyor mu diye sorgulamaya başladım. Yenilikçi fikirlerle gelişen teknoloji bir yandan yenilikçi fikir üretme yeteneğimizi köreltiyor mu? Aklıma bu sorular geliyor. Aslında olmaması lazım, yani gelişen teknolojinin yenilikçi fikir üretmeyi köreltmemesi lazım. Ama ellerimizdeki cep telefonları, tablet bilgisayarlar, laptoplar artık iletişimi, paylaşımı, sohbeti gittikçe öldürüyor sanki.
Örneğin, çocuklar bir araya geldiklerinde ne kadar farklı oyunlar ürettiklerini görebilirsiniz. Bir araya geldiklerinde birbirleriyle olan sinerjilerini görmeniz mümkün. Her biri kendindeki yaratıcılık kapasitesini bir araya getirince ortaya müthiş fikirler çıkıyor. Ama onların her birine bir tablet bilgisayarı verdiğinizde, ortamın sessizleştiğini, kimsenin konuşmadığını, koşmadığını, oyunlar kurgulamadığını görürsünüz. Paylaşım o anda sıfıra iner, çocuk ve tablet bilgisayar arasında olan bir bağ vardır artık. Teknolojiye karşı olduğumu düşünmeyin. Tam tersine Ar-Ge ve İnovasyon kavramları ile yıllardır iç içe olan bir mühendis olarak teknolojiyi çok ama çok önemsiyorum. Ama doğru yerde ve doğru zamanlarda kullanımının olması gerektiğini düşünüyorum.
Sanayide çok bulunduğum için farklı firmaları görme imkânım oluyor. Kimi firmalarda çok sessiz bir ortam ile karşılaşırken kimi firmalarda kişilerin sürekli bir arada olduğu, tartıştığı, paylaştığı ortamlar görüyorum. Katıldığım bir toplantıda, bir firma sahibi ile çalışan bir mühendis bir proje konusu üzerinde tartışmaya başladığında bunu çok takdir ettim. Olması gereken de bu olmalı zaten. Çalışanların sustuğu, fikir beyan etmediği, üst yönetimden çekindiği bir yerde yenilikçi projelerin üretilmesini beklememeliyiz. Kapalı kapılar ardında, kişilerin tek başına çalıştığı, bilgisayara gömüldüğü ortamlarda yeni fikirlerin üremesi çok zor bence.
Günlük yaşantımıza da baktığımızda, ne kadar çok grup ve insanlarla birlikte olduğumuzda kendimizi daha çok üretken hissettiğimizi görebiliriz.
En yakın örnek olarak, bizim kültürümüzde kadınlar olarak bizim günlerimiz vardır. Biz bunlara altın günü deriz ama asıl amaç bir araya gelmektir. Benim de katıldığım bir gün grubum var. Ayda bir biraraya geliriz. Yaptığımız işlerden bahsederiz, projelerden konuşuruz, çocuklardan konuşuruz, vs vs. Ama, bu her bir araya geldiğimizde ben kendi adıma hep yeni bir şey öğrenirim ya da öğrendiklerimi paylaşırım. Bu günleri eleştiren kadınlar ve erkekler var biliyorum ama aslında şöyle baktığınızda bu bir araya gelinen günlerin de yeni fikir üretme konusunda desteğinin çok büyük olduğunu düşünüyorum. Tartışılan konu ne olursa olsun, bir araya gelen kişilerin sahip olduğu kültür seviyesi ne olursa olsun, sonuçta yapılan paylaşımlarla herkes birbirinden bir şey öğrenir. Bir kişinin deneyiminden başka bir bilgi çıkartıp yeni bir fikir üretebilirsiniz.
Bunu en çok da eğitim sistemimizde düşünmek lazım. Çocukların konuşmadığı, soru sormadığı ve tartışmadığı bir eğitim sisteminde yine onlardan yenilikçi fikir üretmelerini bekleyemeyiz. Başını sadece test kitaplarına eğmiş, sürekli test çözmeye çalışan bir nesil, düşünen, tasarlayan ve üreten yenilikçi bir nesil olamaz.
Bir araya gelin, konuşun, tartışın, paylaşın, öğrenin, öğretin…. Bunun için, kahve ve çay içilen mekanlar da olur, gün yaptığımız evlerimiz de olur. Çalışıyorsak, iş yerlerinde daha çok bir araya gelin. Gruplar kurun, takımlar oluşturun. Daha çok beyin fırtınası yapın. Daha çok tartışın.
Çocuklarımız için de böylesine paylaşım ortamlarının yaratılması çok önemli. Son dönemlerde çocuklar için gerçekleştirilen atölye çalışmalarını çok önemsiyorum. Konusu her ne olursa olsun bu çalışmalar çocuklar arasındaki paylaşımı arttırıyor ve daha yenilikçi düşünmelerini sağlıyor.
Kahve üzerine bu kadar şey yazınca, kendime bir kahve hazırlama zamanı geldi galiba 🙂