Biz üç kardeşiz ve kardeşlerin en büyüğü olarak, benden 14 ay küçük olan erkek kardeşim ile 7 yaş küçük olan kız kardeşim bana abla der. Ben onların hep ablaları oldum. Elimden geldiğimce ablalık görevlerimi yerine getirmeye çalıştım.
Kız kardeşimizle aramızda 7 yaş olduğu için onun doğumunu ve bebekliğini çok iyi hatırlıyorum. Annemi doğum için hastaneye götürdüklerinde erkek kardeşim ile ben cinsiyeti konusunda iddiaya girmiştik. Ben bir kız kardeşim olsun istiyordum, erkek kardeşim de doğal olarak bir erkek kardeşi olmasını istiyordu. Sene 1982 ve o dönemlerde cinsiyet belirleme işi var mı yok mu hatırlamıyorum ama annem de dahil olmak üzere hiç kimse bebeğin cinsiyetini bilmiyordu. Doğduğu an herkes öğrenmiş olacaktı.
Doğum haberini alıp kız olduğunu öğrendiğimizde, iddiayı kazanmanın verdiği zafer duygusu ile bir kız kardeş sahibi olmanın mutluluğu birleşmişti bende. 🙂
Annemin 8 seneden sonra kız kardeşimizi doğurmak istemesinin en temel sebebi, artık çalışmadığı bir dönemde bir çocuğa doğrudan kendisinin bakmak istemesiydi. Bizlerde yapamadıklarını bu çocukta yapabilmek istiyordu. Erkek kardeşim ve ben, o dönemde çalışan bir annenin çocukları olarak her türlü zorlukları annemle birlikte yaşadık. Kreşlerde büyüdük, yeri geldi babaannem baktı, yeri geldi halamlar yeri geldi teyzemler baktı bize. Böylesine büyüdük.
Kız kardeşimin doğumu ile evimize farklı bir neşe gelmişti Bebekliğinde hem biz hem de apartmanımızın tüm çocukları onun banyosunu zevkle izlerdik 🙂 Onu güldürmeye çalışırdık, oyunlar oynardık ve anneme yardımcı olmaya çalışırdık. O, bu evin minik bebeğiydi. Kıskanmadık dersem yalan söylemiş olurum. Hem de deliler gibi kıskandık. O çok şanslıydı, annem tüm zamanını ona veriyordu, biz kreşlerde iken o annemin yanında büyüyordu. Ama tüm bu içten kıskanmalara karşın ona olan sevgimiz her şeyden çok üstündü. O bizim miniğimizdi.
Bir gün kardeşimiz bebek arabasında yatıyor, annem de ona mama hazırlıyordu. O zamanlar hazır mamalar yoktu ve annem mamayı kendi pişirirdi. Annem, bana ve erkek kardeşime bebek arabasının başında durmamızı söyledi ve kardeşimizle ilgilenmemizi istedi. Tabi biz görevimizi başarıyla yerine getirmeye çalışırken, her ne olduysa oldu ve çocuk arabasına farkında olmadan asılmışız, araba devrildi ve kız kardeşim de tabi tepe taklak arabadan yere yuvarlandı. Annem çığlıkları duyunca hemen koştu, çok önemli bir şey olmamıştı ve minik kardeşimizin sadece burnu kanamıştı. Tabii biz fırçayı yedik, bir de acayip gıcık olduk bu ilgiye ama tabii içten içe çok üzüldük. Çünkü o bizim kardeşimizdi. Bizim yüzümüzden canı yanmıştı.
Kız kardeşim çok küçük bir çocuk iken bile kendi işini kendi halletmeye çalışan bir tipti. Bir gün annem onu mutfağın tezgahın üzerinde tencereden dolma yerken yakaladı. Sanıyorum, 3-4 yaşlarında falandı. Sandalyeyi çekmiş ve sandalye aracıyla tezgaha çıkarak canı çeken dolmaları yemeğe başlamıştı. Dolma yemek istediğini anneme söylese sorun çözülecekti ama o kendi halletmek istemişti. Bir gün de külotlu çorabının yırtık bölümünü kendi dikmeye çalışmış ve başarmıştı. Sanıyorum ilkokul ikinci sınıftaydı. Benim bu yaşımda bile başaramadığım dikiş olayını kardeşim sekiz yaşında halletmişti. Şimdi bile bazı konularda benden daha çok beceriklidir. Benden daha güzel yemek yapar, ev işlerinde daha beceriklidir.
Yıllar geçti, pek çok zorluklar yaşadık. Ama hep üstesinden geldik. Her zor anımızda birbirimize kenetlendik. Yeri geldi ben kardeşlerimden destek aldım. Annemin zor koşullarda üçüncü çocuğa karar vermesi ve onu büyütmesine hep hayran kaldım. Ben o şartlarda bu kararı alamazdım. Ama eskiler daha güçlü bu konuda galiba. Annem her şeye rağmen kız kardeşimi dünyaya getirmek istedi. İyi ki de böyle bir karar aldı. Bir keresinde sordum, “Anne, o kadar zor şeyler yaşadın, yeniden o anlara dönsen yine bu kararları alır mıydın” dedim. Hiç düşünmeden “evet alırdım, iyi ki sizleri doğurmuşum” dedi.
Zaman geçti, kız kardeşimiz büyüdü, okudu, mühendis oldu ve sonunda da anne oldu. Halen de kendi işini kendi halletmeye çalışır. Bir yardım istese, çevresinde yardım alacağı çok kişi vardır ama o inatla kendi işini kendi halleder. Yapısı böyle, değiştirmek çok zor bunu anladık. Ailenin en küçüğü olmasına rağmen şımarıklık hiç yapmadı, hep güçlü durmaya çalıştı.
10 gün önce beni arayıp, “Abla sonuçlar kötü çıktı” dediğinde de sesindeki o güçlü olma duruşu yine vardı. Ben tam algılayamadım, ne sonuçları diye düşünürken, 10 gün önce yapılan biyopsi sonuçları olduğunu biraz geç anladım. Çünkü kötü çıkma ihtimalini hiç düşünmüyordum. Grip için yattığı hastanede, boğazındaki nodüllerinden şüphelen doktoru biyopsi yapmak istemişti. Bu sonuçlar kötü çıkmıştı ve tiroit kanseri teşhisi konulmuştu. İlk beni aramıştı ve bana haberi veriyordu.
Kanserin artık maalesef yaşı yok. Kız kardeşimiz, ailemizin en küçüğü olarak bunun için tedavi görmeye başlayacak. Salı günü ameliyatı var. Umudumuz ve bizi en çok rahatlatan şey, çok çabuk tedavi edilen, tekrarlanma ve başka bölgeler sıçrama olasılığı çok çok düşük olan, doktorun dediği gibi kötünün en iyisi olan bir kanser türüne yakalanmış olması.
Ben inanıyorum ki, başına gelen bu olay, tıpkı o bebek arabasının devrilmesi gibi olacak. Sadece araba devrildi ama çok küçük bir burun kanaması ile olayı evimizin en küçüğü bu olayı atlattı. Bu da böyle olacak Allah’ın izniyle..
Kardeş gibisi yok, bunu bir kez daha anladım.