Berbat geçen bir günün sonunda evin kapısından içeriği girdiğimde o kadar mutsuzdum ki anlatamam. Kırılmış, sinirlenmiş ve bu kadar şeye değer mi sorusu ile kendimi acımasızca sorgularken kızım heyecanla bana dişlerini gösterdi. Uzun zamandır sallanan dişini okulda öğretmeni çekmişti ve İlk dişimiz düşmüştü böylece. Çantasından hızla peçeteye sardığı dişini çıkardı ve gösterdi. Sonra koşarak salona gitti ve sehpanın üstündeki şekerliğe dişini koydu ve burada kalmasını istiyorum, dedi.
Sonrasında saatler aktı geçti, kızım uyudu ve ben kendimi keyifsizce ve yorgun bir şekilde koltuğa attığımda gözlerim şekerliğin içindeki bu minik dişe takıldı. Gülümsedim, bunu görmeyi nasip ettiği için bir kez daha şükrettim. Kızımın güzel yüzü, ilk kez onu kollarıma alışım, onun ilk anne deyişi aklıma geldi. Büyüyordu işte. Keyifsizliğimin geçtiğini fark ettim birden. O anda hiç birşey bu minik dişin bana verdiği mutluluğu engelleyemezdi.
Fark ettim ki, hiçbirşey üzülmeye değmez ve sizi üzen hiç kimse için de buna değmez. Hayattaki en önemli şey, sevdiklerimiz ve onlara ait olan tüm parçalar.
Dün, kızımın dişi beni kendime getirdi. Hayata bu minik dişin penceresinden baktım ve bu pencereden çok güzel bir manzara gördüm.
Siz de öyle yapın.