Onlineanne’nin “Teknolojik Aletler Gerçekten Çocuklara Zararlı mı?” başlıklı yazısını okuduğumda yaşadığım bir olay aklıma geldi önce onu sizinle paylaşmak isterim.
Geçen haftalarda Yekta KOPAN’ın bir söyleşisine katıldım. Salonda kendimize oturacak yer bulduğumuzda, yavaş yavaş herkes söyleşiye katılmak için içeri akın ediyordu. Her yaştan katılımcı görmek mümkündü ve sadece Adana’dan değil çevre illerden de gelenler vardı. Söyleşiye başladıktan bir süre sonra bir an dikkatim dağıldı ve ön sırada havada duran bir cep telefonunda kendimi görüverdim. Ön sıradaki üç genç kız selfie çekmeye çalışıyorlardı, bu söyleşiye katıldıklarını fotoğraflayıp sosyal medyada paylaşmak için. Birkaç kez çekildiler, resimlere baktılar, beğenmediler tekrar çektiler. Sonra paylaştılar vs derken ben dağılan dikkatimi toplamaya ve kaçırdığım kısımdan söyleşiyi dinlemeye çalıştım. Ama önümdeki gençlerin söyleşinin birçoğunu kaçırdığına eminim.
Bunu neden anlatıyorum, Teknolojin yararlarına sonsuz güçte inanan ve destekleyen biri olarak, bazı zamanlarda teknolojiden uzak durmak gerektiğine de inanıyorum. Teknolojinin olmadığı zamanları da kendimize yaratmak gerekiyor. Geçenlerde Türkiye’de televizyon seyredilme oranları ile ilgili yapılan bir araştırmayı okumuştum, ortalama bir günde 5 saat televizyon seyrettiğimiz bilgisini okudum. Bu ciddi bir rakam.
Hayatımızın her anında teknoloji ile iç içe olduğumuzda, bulunduğumuz o anı kaçırdığımızı ve odaklanamadığımızı da düşünüyorum. Tıpkı benim şahit olduğum yukarıdaki örnekte olduğu gibi. Gençlerin telefondan selfi çekmeye çalışmaları ve bunu sosyal medyada paylaşmaya çalışmaları zaten onların o an söyleşiden uzaklaşmalarına yetti.
Yeni nesil digital çağda gelişiyor, her an ellerinde cep telefonu, tablet bilgisayar var. Ben üniversitede okurken, üniversitenin bir tane bilgisayar salonu vardı ve sırayla girebiliyorduk. Şimdi ise çocuklarımızın ellerinde son model teknoloji bilgisayarlar var. Evlerimizde birden fazla televizyon var. Bu hem çok güzel hem de dikkat edilmesi gereken bir husus. Ben çocuklarımızı teknolojiden uzak tutmaya inanmıyorum ama onların teknolojiden uzak duracağı saatlerin de olması gerektiğine inanıyorum.
Geçenlerde kızım benim yanıma geldi ve bir şey söylemek istediğini söyledi. Yüzüne bakıp ne söyleyeceğini anlamaya çalışırken yüzündeki, söylesem mi yoksa söylemesem mi acaba, ifadesini hemen görüverdim. Sonrasında kendi de söze şöyle başladı. “Anne sana bir şey anlatacağım ama söz ver sen bunu bana yapmayacaksın.” Tabii seni dinliyorum, dedim.
Bir arkadaşının annesinin tablet bilgisayarı ona yasakladığını ve hiç kullanamadığını söyledi. “Ne kadar üzücü değil mi” dedi, ve “söz ver sen bana bunu yapmayacaksın” diye de belirtti.
Ben kızıma okul zamanında bile tablet bilgisayar kullanımını yasaklamadım. Bazı uygulamalarla ve oyunlarla çocuklara önemli katkılar sağladığına inanıyorum. Biz tablet bilgisayar ile bazen matematik çalışıyoruz bazen de İngilizce uygulamalar ile dil gelişimine katkı sağlamaya çalışıyoruz. Ama yeri geldiğinde elimize bir dürbün alıp dışarıda gözlem yapmaya da çıkıyoruz..
Kızımda bu dengeyi sağladığım galiba, çünkü kendisi ben onu hiç uyarmadan doğru zamanda teknolojiyi kullanıyor. Ama ben yine denetlemeye devam ediyorum.
Çocuklarımızın bu konuda bizlerin yönlendirmesine ve desteğine ihtiyacı var. Onlineanne’nin yazısında da belirttiği gibi, teknolojiyi doğru zamanda ve doğru şekilde kullanmak önemli. Bunun kontrolünü sağlamadığınızda elbetteki çocuğunuz teknoloji bağımlısı olacak ve bunun olası zararlarını da yaşayacak.
Çocuklarımız teknolojiyi mutlaka öğrensinler ve kullansınlar ama gereği kadar.. Teknolojiyi kullandıkları gibi doğada da zaman geçirsinler, keşfetsinler, gözlemlesinler… Teknolojik oyuncaklarla oynadıkları gibi, kendi tasarladıkları, ürettikleri oyuncaklarla da oynasınlar. Atık malzemelerden, karton kutulardan ve kapaklardan yapılabilecek o kadar güzel oyuncaklar var ki size anlatamam. Çocuklarımız inanın çok üretkenler. Yeter ki onlara üretkenliklerini arttıracak ortamlar sunalım.
Aynı şey biz yetişkinler için de geçerli. Teknolojiyi kullanmak çok güzel ama onsuz da yaşayacağımız saatler mutlaka olmalı…