Bana hediye edilen ve okuma tutkumun oluşmasına neden olan ilk kitap John Steinbeck’in kaleme aldığı “Fareler ve İnsanlar” kitabıydı. Ortaokul ikinci sınıfa yeni geçmiştim. Okuduğumda çok etkilendiğimi söylemeliyim. Ondan öncesinde neler okudum hiç hatırlamıyorum ama “Fareler ve İnsanlar” kitabı benim için bir dönüm noktası oldu.
Çocukluğumda ve gençliğimde annemin bana hiçbir zaman kitap oku dediğini hatırlamam. Kitap tutkumu kendim geliştirdim. Farklı şeyler okudukça gelişti bu tutku.
Okurluk serüvenimde uzun bir süre kendimi çok kısıtladım. Çok araştırıp, çok inceleyip öyle kitap alıyordum. Çünkü kendimce oluşturduğum temel prensip, okuduğum kitabı beğenmem ve kitaplığımda en güzel köşede de yerini almasıydı. Bir kitap mutlaka sonuna kadar bitmeliydi ve o kitaptan mutlaka bir şeyler öğrenilmeliydi.
Birkaç defa beğenmediğim kitaplar olduğunda kendimi çok zorladım bitirmek için. Benim için tamamlanması gereken bir şeydi. Şimdi düşünüyorum da daha çok kendi sınırlarımı zorlamışım, suçu kendimde bulmuşum. Yani kendimi okuduğum kitaba veremiyorsam, beni sürüklemiyorsa, olduğum yerde takılıyorsam “belki ben bir yerde hata yapıyorum” dedim hep.
İnsan okudukça değişiyor, gelişiyor. Bir de buna yazma eylemi eklendiğinde farklı bir açıdan bakmaya başlıyorsunuz. Benim de okurluğum bu noktada yazmaya başladıkça ve daha çok okudukça gelişmeye başladı.
Anne olduktan sonra annelik içgüdüsü ile kızıma aldığım kitapları incelemeye ve kendimce bir filtreleme yapmaya çalıştım ama son üç yıldır bunu da aştım artık. Bazı kavramların, bazı olguların yaşına uygun olarak çocuğa öğretilebilmesi, yanlış ile doğruyu ayırt edebilme becerisini kazanabilmesi duygularını yönetebilmesi ve bilişsel esneklik yani bir düşünceden başka bir düşünceye kolayca geçebilmesi, problem çözme yeteneğinin kazandırılması gerekiyor. Ben buna inanıyorum. Ne kadar kısıtlarsanız o kadar daha çok korkuyorlar gerçek dünyadan. Hazırlıksız yakalanıyorlar. Hatta bu noktada Black Miror dizisinin dördüncü sezon ikinci bölümü “Arkangel” beni çok etkiledi.
Bundan bir yıl önce Samed Bahrengi’inın “Bir Şeftali Bin Şeftali” adlı kitabını okuduğunda ağladı kızım. Çok üzüldü çocuğun, Sahipali’nin, ölümüne. Ama bu duyguyu yönetebilmesini öğrendi bana göre. Sarıldık, koklaştık, hikayeyi birlikte konuştuk yeniden. Keşke sonu şöyle olsaydı dedi, kendince yorumladı kitabı. Ama kitabın sonunda da bana şunu söyledi; anne okuduğum en güzel kitaplardan biriydi.
Kızım 10 yaşında ve kitap seçimlerini de bir yıldır tamamen ona bırakıyorum. Benim seçimlerini ona “hadi bunu oku” demek biraz itici oluyor onun için, bunu fark ettim. Çünkü artık bulunduğu yaş itibari ile sanıyorum buna ihtiyaç duyuyor. Sadece önerilerde bulunuyorum artık. Kitap seçimlerini ona bıraktım. “Ben mizah ve şiir kitaplarını seviyorum anne” dedi bir gün.
“Sevmediğin, hoşlanmadığın bir kitap olursa bırakabilirsin” diyorum kızıma da. “Merak ettiğin, anlamadığın konular olursa beni çağırıp bana anlatabilirsin” diyorum.
Geçenlerde kitap keşfine çıktık birlikte, istediğin kitabı alabilirsin dedim. Kendine aldığı kitaplara baktığımda normalde benim aklıma hiç gelmeyecek kitaplar aldı.
10 yaşındaki kızımın kitap seçiminde nelere dikkat ediyorum; onun istekleri benim için önemli. Hayal gücünü geliştiren, severek okuyacağı kitaplar önemli. Seçimi de bundan dolayı ona bırakıyorum. Okumasını benim istediğim kitapları da önce ben okuyup, ” Yarenim ben bu kitabı bitirdim, çok beğendim, bence mutlaka sen de oku istersen diyorum”. Merakından okuyor. Yoksa, “sana bunu aldım mutlaka oku” desem, inadına okumuyor. 🙂
Bu aralar kendi okuduğu kitaplardan da bana önerilerde bulunuyor. En son kendi seçip aldığı bir kitap olan “Kötü Kedi Öykü Yazıyor” – Nick Bruel kitabını okudu, “Anne tam senlik kitap, öykü nasıl yazılır onu anlatıyor” dedi.
Elbette okuyacağım. 🙂
Tüm bunlara ekleyebileceğim şey, kitap okumak bir yolculuktur. Her yolculuktan farklı bir tat alırsınız, farklı şeyler öğrenirsiniz. Ve her yolculuk tüm insanlarda aynı duyguyu bırakmaz. Bu yüzden bir kitabı bir başkası çok sever, diğeri hiç sevmez. Bir başkasının “mutlaka oku Çiğdem” dediği bir kitabı birkaç sayfa zorla okumuşluğum vardır. Bu hepimiz için geçerli. Çünkü bizler her birimiz farklıyız. Elbette ki kitaplar da farklı tatlar bırakacak.
Bu yüzden de artık kitap önerileri dışında “okuduğumuz kitaplar” deyip birkaç cümle görüşlerimizi, hislerimizi paylaşıyorum. Yani yolculuğumuzu özetliyorum.
Ve aslında yolculuk kötü de geçse, mutlaka öğrendiğimiz çok şey vardır.